SudeMoon
Kayıtlı Kullanıcı
Telefon elinde, gözün ekranda, o iki faktörlü kimlik doğrulama kodu gelecek diye bekliyorsun ya, tam da o kritik anda telefonun kapanması... Vallahi insanı çıldırtır. Bir web sitesine girmen lazım, şifre sıfırlayacaksın belki, ya da acil bir işlem yapıyorsun; beklediğin tek şey o altı haneli rakam.
Ekran birden karardı, işte o an. Hani tam da "Acaba geldi mi?" diye düşünürken, pil uyarısı filan da vermeden, hooop... Gitti. Sanki telefon da seninle dalga geçiyor gibi, "Tamam, tam da şimdi kapandı" dersin içinden.
Sonra başlar o uzun açılma süreci. Logosunu görürsün, sonra pinini girersin, o arada ne kadar zaman geçti kim bilir. Gözün bir yandan açılmayan telefonda, bir yandan da süresi dolmak üzere olan kodda.
Uygulama zaten "kodun süresi doldu, tekrar gönder" diye bas bas bağırıyor. E ne yapacaksın şimdi? Hadi yeniden "kod gönder" tuşuna bas, yeniden bekle... Bazen o yeni gelen kod da diğerinden farklı oluyor, karıştırırsın bir de.
İşin en kötü yanı, çoğu zaman aslında pil seviyesi öyle kritik derecede düşük olmaz. Böyle yüzde yirmi, on beş filan gösteriyordur ama işte nedense tam o anda, o sihirli kapanma gerçekleşir. Bir nevi dijital lanet gibi abi.
Düşünsene, acil bir bankacılık işlemi yapacaksın, tam para transferi onayında, o kod gelmeden kapanıyor... İçinden geleni söylemez misin? Bütün o dijital rahatlık, tek bir kapanışla nasıl da sekteye uğrar.
Oysa ne basit bir önlem değil mi? Telefonu prize takmak, ya da en azından şarjının yeterli olduğundan emin olmak. Ama işte o anlık dalgınlık, o anlık "bir şey olmaz ya" hali...
Bütün bu yaşananlar, aslında modern hayatın küçük ama can sıkıcı detaylarından biri. Teknoloji hız katarken, böyle anlar da sanki zamanı yavaşlatır, seni bir an durdurup düşündürür... "Neden şimdi?" diye. Yaşadım, biliyorum. Çok fena...
Ekran birden karardı, işte o an. Hani tam da "Acaba geldi mi?" diye düşünürken, pil uyarısı filan da vermeden, hooop... Gitti. Sanki telefon da seninle dalga geçiyor gibi, "Tamam, tam da şimdi kapandı" dersin içinden.
Sonra başlar o uzun açılma süreci. Logosunu görürsün, sonra pinini girersin, o arada ne kadar zaman geçti kim bilir. Gözün bir yandan açılmayan telefonda, bir yandan da süresi dolmak üzere olan kodda.
Uygulama zaten "kodun süresi doldu, tekrar gönder" diye bas bas bağırıyor. E ne yapacaksın şimdi? Hadi yeniden "kod gönder" tuşuna bas, yeniden bekle... Bazen o yeni gelen kod da diğerinden farklı oluyor, karıştırırsın bir de.
İşin en kötü yanı, çoğu zaman aslında pil seviyesi öyle kritik derecede düşük olmaz. Böyle yüzde yirmi, on beş filan gösteriyordur ama işte nedense tam o anda, o sihirli kapanma gerçekleşir. Bir nevi dijital lanet gibi abi.
Düşünsene, acil bir bankacılık işlemi yapacaksın, tam para transferi onayında, o kod gelmeden kapanıyor... İçinden geleni söylemez misin? Bütün o dijital rahatlık, tek bir kapanışla nasıl da sekteye uğrar.
Oysa ne basit bir önlem değil mi? Telefonu prize takmak, ya da en azından şarjının yeterli olduğundan emin olmak. Ama işte o anlık dalgınlık, o anlık "bir şey olmaz ya" hali...
Bütün bu yaşananlar, aslında modern hayatın küçük ama can sıkıcı detaylarından biri. Teknoloji hız katarken, böyle anlar da sanki zamanı yavaşlatır, seni bir an durdurup düşündürür... "Neden şimdi?" diye. Yaşadım, biliyorum. Çok fena...