TunaByte
Kayıtlı Kullanıcı
Şimdi Allah aşkına, bir düşünsene… Elinde telefon, gözün ekranda, bekliyorsun o kritik mesajı. Bir bankadan gelecek tek kullanımlık şifre mi, yoksa sevdiklerinden gelecek "geldik, kapıdayız" mesajı mı, hiç fark etmez. Zaman geçtikçe içini kemiren o garip duygu var ya, heh işte o... Saniyeler dakikalara, dakikalar adeta saatlere dönüşürken o mesaj bir türlü düşmez, seni ne yapsan da bir türlü sana ulaşmaz, sinirlerin tavan yapar, "yok artık, bu kadar da olmaz!" dersin kendi kendine, değil mi? Hani cep telefonu denen bu cihaz, hayatımızın ta kendisi olmuşken, en basit beklentimiz olan mesajlaşma niye bu kadar zorlaşır, insan hakikaten anlamıyor bazen, vallahi.
Hayatın akışını düşün bir yandan; bir online işlem yapacaksın, tam bitirmek üzereyken o SMS onayı gelmiyor. Hop, işlem iptal! Veya önemli bir haber bekliyorsun, acil bir durum var, anında ulaşması gereken bir bilgi… Ama yok, mesajlar havada süzülüyor adeta, bir türlü yere konmuyor. İçinde bir yanardağ patlar gibi hissediyorsun o an, hani o çaresizlik hissi var ya, "şimdi ne yapacağım ben?" diye düşünmekten başka bir şey gelmez aklına. Modern dünyanın bu kadar hızlandığı, her şeyin anlık olduğu bir çağda, böylesi basit bir iletişim kanalı nasıl olur da bu kadar aksar, akıl sır ermiyor. Sanki zaman makinesine binip eski günlere dönmüşüz gibi, postacı yolu gözler gibi, mesaj yolu gözlüyorsun... Ne acı bir ironi, öyle değil mi?
Peki, şimdi dönüp dolaşıp aynı soruya geliyoruz: Kimin suçu bu abi ya? Turkcell mi, Vodafone mu, Türk Telekom mu? Hani hepsi de "en iyi şebeke, en hızlı iletişim" diye bas bas bağırıyor reklamlarında, milyonlar döküyorlar. Ama iş SMS'e gelince, sanki bambaşka bir dünyanın sorunlarıymış gibi bir garip sessizlik oluyor, öyle değil mi? Müşteri hizmetlerini ararsın, "bizde bir sorun gözükmüyor" derler, "telefonunuzu kontrol edin" derler, sanki sen az önce yüz kere kontrol etmemişsin gibi... Hani sanki uzay mekiği fırlatıyoruz da teknik bir aksaklık çıktı, sanki NASA'yla konuşuyormuşsun gibi bir hava var, ama aslında sadece iki kelimelik bir mesajın gecikmesi bu. İnsan bazen çıldıracak gibi oluyor, "ben bu parayı neye ödüyorum o zaman?" diye isyan edesi geliyor.
Bu işin teknik bir boyutu da var tabii, kabul etmek lazım. Hani öyle sadece "mesaj gelmiyor" demekle olmuyor bazen. Şebeke yoğunluğu mu dersin, baz istasyonları arasındaki veri trafiği mi dersin, santrallerdeki anlık sıkışmalar mı dersin... Ya da gönderen tarafın kullandığı SMS gateway hizmeti mi sorunlu, o da var. Ama bunlar hep perde arkasında dönen işler, senin benim anlamayacağım, müdahale edemeyeceğim karmaşık şeyler. Sonuçta senden, benden beklenen tek şey, telefonu açıp mesajı göndermek ya da almak, o kadar. Geri kalan her şeyin sorunsuz işlemesi lazım, otomatikman olması lazım, değil mi? Hani ben mühendis değilim ki, ben sadece bir vatandaşım, hizmet satın alıyorum. Bu teknik detaylar benim derdim olmamalı, olmamalıydı...
Her operatörün kendine göre bir huyu var gibi geliyor insana. Turkcell daha "kurumsal" bir imaj çizerken, Vodafone sanki biraz daha "global", Türk Telekom da "devlet geçmişli" havasında. Ama iş SMS gecikmesine gelince, bakıyorsun üçü de aynı kapıya çıkıyor. Kullanıcı yorumlarına bir bakıyorsun, biri Turkcell'den dert yanıyor, diğeri Vodafone'dan, öbürü Türk Telekom'dan... Sanki bu bir operatör sorunu değil de, genel bir sistem sorunuymuş gibi. Hani birinin şebekesi daha iyi, diğerininki daha kötü demek de zor. Bazen bir şehirde bir operatör parlar, başka bir şehirde diğeri sürünür. Bazen bir bölgede sinyal bile çekmez, mesaj filan hikaye olur. Bu da insanın kafasını iyice karıştırır, "hangisi daha iyi ki?" diye düşünür durursun, ama cevap bulamazsın...
Peki, bu durumda sen ne yapacaksın? Mesajın geldiğini sandığın ama gelmediği o anlarda... Telefonu kapatıp açmak, klasik yöntem ama bazen işe yarar, denemekten zarar gelmez. Uçak moduna alıp geri çıkarmak da bir deneme olabilir, şebeke bağlantısını tazeler belki. Ya da varsa başka bir yerde sinyal gücünü kontrol etmek... Bazen de, ne bileyim, telefonun kendisi de yapıyor bu numaraları. Uygulama çakışmaları, bellek doluluğu, onlar da etkileyebilir mi? Kim bilir... Hani her şeyi denersin de yine gelmezse, işte o zaman "tamam, sorun bende değil" dersin, kendini rahatlatırsın azıcık. En azından elinden geleni yaptığını bilirsin.
Eğer bütün bu denemelerden sonra da mesajlar bir türlü kendine gelmiyorsa, işte o zaman mecburen arayacaksın müşteri hizmetlerini. Ama bilmelisin ki, o da başlı başına bir macera. Dakikalarca hatta beklemek mi dersin, defalarca aynı şeyi anlatmak mı, yoksa karşıdaki kişinin standart cevaplarını dinlemek mi... Sanki bir duvara konuşuyormuş gibi hissedersin bazen. Derdini anlatırsın, onlar kendi senaryolarını okur. "Sistemlerimizde bir problem gözükmüyor efendim," lafını kaç kere duyduğunu saymayı bile bırakırsın bir noktadan sonra. Israrcı olmak lazım bazen, "hayır, bir sorun var ve çözülmesini istiyorum" demek lazım. Ama gel gör ki, o kadar enerji ve sabır da kalmıyor insanda çoğu zaman, değil mi?
İşte böyle sevgili dostum... SMS gecikmesi, sadece bir iletişim aksaklığı değil, modern insanın gündelik hayatındaki o incecik bağların nasıl da kolayca koptuğunun, güven duygusunun nasıl da sallantıda olduğunun bir göstergesi adeta. Paranı veriyorsun, hizmet alıyorsun, ama o en basit beklentin bile bazen karşılanmıyor. Bu da insanı bir yandan öfkelendiriyor, bir yandan da düşündürüyor: Biz nereye gidiyoruz bu teknolojiyle? Her şey bu kadar dijitalleşirken, temel bir mesaj bile doğru düzgün iletilemiyorsa, acaba gerçekten sandığımız kadar ilerliyor muyuz? Bilemiyorum... Ama bildiğim bir şey var: O beklenen mesajın gecikmesiyle geçen her saniye, insana hayatından bir parça götürüyor, götürmüyor mu dersin?
Hayatın akışını düşün bir yandan; bir online işlem yapacaksın, tam bitirmek üzereyken o SMS onayı gelmiyor. Hop, işlem iptal! Veya önemli bir haber bekliyorsun, acil bir durum var, anında ulaşması gereken bir bilgi… Ama yok, mesajlar havada süzülüyor adeta, bir türlü yere konmuyor. İçinde bir yanardağ patlar gibi hissediyorsun o an, hani o çaresizlik hissi var ya, "şimdi ne yapacağım ben?" diye düşünmekten başka bir şey gelmez aklına. Modern dünyanın bu kadar hızlandığı, her şeyin anlık olduğu bir çağda, böylesi basit bir iletişim kanalı nasıl olur da bu kadar aksar, akıl sır ermiyor. Sanki zaman makinesine binip eski günlere dönmüşüz gibi, postacı yolu gözler gibi, mesaj yolu gözlüyorsun... Ne acı bir ironi, öyle değil mi?
Peki, şimdi dönüp dolaşıp aynı soruya geliyoruz: Kimin suçu bu abi ya? Turkcell mi, Vodafone mu, Türk Telekom mu? Hani hepsi de "en iyi şebeke, en hızlı iletişim" diye bas bas bağırıyor reklamlarında, milyonlar döküyorlar. Ama iş SMS'e gelince, sanki bambaşka bir dünyanın sorunlarıymış gibi bir garip sessizlik oluyor, öyle değil mi? Müşteri hizmetlerini ararsın, "bizde bir sorun gözükmüyor" derler, "telefonunuzu kontrol edin" derler, sanki sen az önce yüz kere kontrol etmemişsin gibi... Hani sanki uzay mekiği fırlatıyoruz da teknik bir aksaklık çıktı, sanki NASA'yla konuşuyormuşsun gibi bir hava var, ama aslında sadece iki kelimelik bir mesajın gecikmesi bu. İnsan bazen çıldıracak gibi oluyor, "ben bu parayı neye ödüyorum o zaman?" diye isyan edesi geliyor.
Bu işin teknik bir boyutu da var tabii, kabul etmek lazım. Hani öyle sadece "mesaj gelmiyor" demekle olmuyor bazen. Şebeke yoğunluğu mu dersin, baz istasyonları arasındaki veri trafiği mi dersin, santrallerdeki anlık sıkışmalar mı dersin... Ya da gönderen tarafın kullandığı SMS gateway hizmeti mi sorunlu, o da var. Ama bunlar hep perde arkasında dönen işler, senin benim anlamayacağım, müdahale edemeyeceğim karmaşık şeyler. Sonuçta senden, benden beklenen tek şey, telefonu açıp mesajı göndermek ya da almak, o kadar. Geri kalan her şeyin sorunsuz işlemesi lazım, otomatikman olması lazım, değil mi? Hani ben mühendis değilim ki, ben sadece bir vatandaşım, hizmet satın alıyorum. Bu teknik detaylar benim derdim olmamalı, olmamalıydı...
Her operatörün kendine göre bir huyu var gibi geliyor insana. Turkcell daha "kurumsal" bir imaj çizerken, Vodafone sanki biraz daha "global", Türk Telekom da "devlet geçmişli" havasında. Ama iş SMS gecikmesine gelince, bakıyorsun üçü de aynı kapıya çıkıyor. Kullanıcı yorumlarına bir bakıyorsun, biri Turkcell'den dert yanıyor, diğeri Vodafone'dan, öbürü Türk Telekom'dan... Sanki bu bir operatör sorunu değil de, genel bir sistem sorunuymuş gibi. Hani birinin şebekesi daha iyi, diğerininki daha kötü demek de zor. Bazen bir şehirde bir operatör parlar, başka bir şehirde diğeri sürünür. Bazen bir bölgede sinyal bile çekmez, mesaj filan hikaye olur. Bu da insanın kafasını iyice karıştırır, "hangisi daha iyi ki?" diye düşünür durursun, ama cevap bulamazsın...
Peki, bu durumda sen ne yapacaksın? Mesajın geldiğini sandığın ama gelmediği o anlarda... Telefonu kapatıp açmak, klasik yöntem ama bazen işe yarar, denemekten zarar gelmez. Uçak moduna alıp geri çıkarmak da bir deneme olabilir, şebeke bağlantısını tazeler belki. Ya da varsa başka bir yerde sinyal gücünü kontrol etmek... Bazen de, ne bileyim, telefonun kendisi de yapıyor bu numaraları. Uygulama çakışmaları, bellek doluluğu, onlar da etkileyebilir mi? Kim bilir... Hani her şeyi denersin de yine gelmezse, işte o zaman "tamam, sorun bende değil" dersin, kendini rahatlatırsın azıcık. En azından elinden geleni yaptığını bilirsin.
Eğer bütün bu denemelerden sonra da mesajlar bir türlü kendine gelmiyorsa, işte o zaman mecburen arayacaksın müşteri hizmetlerini. Ama bilmelisin ki, o da başlı başına bir macera. Dakikalarca hatta beklemek mi dersin, defalarca aynı şeyi anlatmak mı, yoksa karşıdaki kişinin standart cevaplarını dinlemek mi... Sanki bir duvara konuşuyormuş gibi hissedersin bazen. Derdini anlatırsın, onlar kendi senaryolarını okur. "Sistemlerimizde bir problem gözükmüyor efendim," lafını kaç kere duyduğunu saymayı bile bırakırsın bir noktadan sonra. Israrcı olmak lazım bazen, "hayır, bir sorun var ve çözülmesini istiyorum" demek lazım. Ama gel gör ki, o kadar enerji ve sabır da kalmıyor insanda çoğu zaman, değil mi?
İşte böyle sevgili dostum... SMS gecikmesi, sadece bir iletişim aksaklığı değil, modern insanın gündelik hayatındaki o incecik bağların nasıl da kolayca koptuğunun, güven duygusunun nasıl da sallantıda olduğunun bir göstergesi adeta. Paranı veriyorsun, hizmet alıyorsun, ama o en basit beklentin bile bazen karşılanmıyor. Bu da insanı bir yandan öfkelendiriyor, bir yandan da düşündürüyor: Biz nereye gidiyoruz bu teknolojiyle? Her şey bu kadar dijitalleşirken, temel bir mesaj bile doğru düzgün iletilemiyorsa, acaba gerçekten sandığımız kadar ilerliyor muyuz? Bilemiyorum... Ama bildiğim bir şey var: O beklenen mesajın gecikmesiyle geçen her saniye, insana hayatından bir parça götürüyor, götürmüyor mu dersin?