IndigoMandolin
Kayıtlı Kullanıcı
Bir sabah banka hesabınıza uzandığınızda, hani o her zamanki gibi rutin işlem için, bir anda soğuk bir duvarla karşılaşmak… İşte tam da öyle bir an. Ekranınızda beliren o "hesabınız bloke edilmiştir" ibaresi, insanın içini bir tuhaf eder, önce bir şaşkınlık, sonra bir öfke, en sonunda da bir çaresizlik çöker üzerinize. "Neden?" dersiniz, "Benim başıma mı gelecekti şimdi bu da?" Vallahi billahi, yalnız değilsiniz bu durumda, o anki telaşınızı, o yutkunmayı bilirim ben.
Çoğu zaman böyle durumlar, ufak tefek ama ihmal edilmiş borçlardan çıkar karşımıza; belki bir motorlu taşıtlar vergisi, belki bir gecikmiş KDV, bazen de çoktan unuttuğumuz bir vergi cezası… Devletin o devasa çarkları dönerken, bazen minicik bir kum tanesi bile bütün sisteminizi kilitleyebilir, abi ya. Sanki bir anda bütün dünya üzerinize yıkılmış gibi hisseder insan, halbuki mesele çoğu zaman, küçücük bir adım atmayı unuttuğumuzdandır… İşte o adımı atmak için ne yapmalı, asıl mesele orada başlıyor.
İlk şoku atlattıktan sonra, hani o ilk panik dalgası geçince, sakinleşip “Neydi bu şimdi?” diye sormanız şart. Önce bir öğrenmek lazım, bu bloke hangi sebepten, hangi borçtan ötürü konulmuş… Gelir İdaresi Başkanlığı'nın web sitesi, e-devlet kapısı… Bunlar sizin ilk durağınız olmalı, biliyorsunuz değil mi? Öyle kulaktan dolma bilgilerle değil, bizzat kendiniz, o resmi verileri görüp emin olmalısınız. Çünkü doğru teşhis olmadan, doğru tedavi mümkün değil ki…
İşte o bilgiyi edindiniz, nedenini çözdünüz diyelim. Artık sıra, o kâğıt parçasında, yani o dilekçede. Ama öyle kuru kuruya bir dilekçe değil bu. Bu, sizin sesiniz olacak. Bu, sizin durumu izah etme, çözüm arama iradenizi ortaya koyma belgeniz. Sanki o masanın karşısında durmuş da derdinizi anlatıyormuşsunuz gibi yazın, samimi, net ve ikna edici bir dille… Bir insanın derdi, bir kâğıt parçasına sığar mı demeyin, bazen sığdırmak zorundasınızdır.
Dilekçenin içeriği de öyle rastgele olmamalı tabii. Kim olduğunuz, TC kimlik numaranız, iletişim bilgileriniz, bloke konulan hesap bilgileriniz… Bunlar muhakkak olacak. Sonra, blokenin nedeni olarak size bildirilen borç bilgisi, borcun aslı, varsa faizi… Hepsini tane tane yazın. Eğer bir yapılandırma ya da ödeme planı talebiniz varsa, bunu da açıkça belirtin. Hani, ben bu borcu ödemek istiyorum, iyi niyetliyim ama şu koşullarda gibi… Dürüstçe, şeffaf bir şekilde.
O dilekçeyi yazarken, diliniz ne çok resmi olsun ne de çok laubali. Saygı çerçevesinde, ama aynı zamanda haklı talebinizi dile getiren bir tavırla… "Sayın Vergi Dairesi yetkilileri," diye başlayıp, "Yaşadığım bu mağduriyetin giderilmesini arz ederim," diye bitirebilirsiniz mesela. Arada bir, "sehven" kelimesini kullanmak bile, sizin durumu anlamaya çalıştığınızı gösterir. Bürokrasi bazen çok soğuk gelebilir, ama unutmayın, o dilekçeyi okuyan da bir insan sonuçta…
Dilekçeyi verdikten sonra iş bitiyor mu? Keşke bitseydi, değil mi? Ama malesef hayır. Şimdi de bekleyiş başlar. Takip etmek, arada bir aramak, durumun ne aşamada olduğunu sormak… İşte o sabır meselesi var ya, en zoru da o zaten. Bir gün dersiniz, iki gün dersiniz, sonra haftalar geçer… Ama bu takibi bırakmayın. Çünkü bazen ufak bir hatırlatma, işlerin hızlanmasına yardımcı olabilir. Ya da belki eksik bir belge vardır, siz arayınca ortaya çıkar.
Peki, bütün bu badireyi atlattınız diyelim, blokeniz kalktı, derin bir nefes aldınız. Bir daha böyle bir durumla karşılaşmamak için ne yapmalı? İşte o zaman da, ders çıkarmak lazım. Vergi borçlarınızı düzenli kontrol etmek, e-devlet bildirimlerini gözden kaçırmamak, belki küçük bir ajanda tutmak… Hani derler ya, "tedbirli olmak", işte tam da bu durum için söylenmiş bir söz sanki. Öyle değil mi?
Şimdi bakmayın böyle uzun uzun anlattığıma. Aslında mesele, bir anlık dalgınlıkla başlayan, sonra da doğru adımlarla çözülebilecek bir döngü. O panik anını, o çaresizliği yaşadığınızda, unutmayın, bir çıkış yolu her zaman vardır. Sadece doğru kapıyı çalmak, doğru kelimelerle konuşmak ve sabırla takip etmek gerekir. Ve inanın, çoğu zaman işler, sandığımızdan daha kolay hallolur… Yeter ki siz o ilk adımı atmaya niyet edin.
Çoğu zaman böyle durumlar, ufak tefek ama ihmal edilmiş borçlardan çıkar karşımıza; belki bir motorlu taşıtlar vergisi, belki bir gecikmiş KDV, bazen de çoktan unuttuğumuz bir vergi cezası… Devletin o devasa çarkları dönerken, bazen minicik bir kum tanesi bile bütün sisteminizi kilitleyebilir, abi ya. Sanki bir anda bütün dünya üzerinize yıkılmış gibi hisseder insan, halbuki mesele çoğu zaman, küçücük bir adım atmayı unuttuğumuzdandır… İşte o adımı atmak için ne yapmalı, asıl mesele orada başlıyor.
İlk şoku atlattıktan sonra, hani o ilk panik dalgası geçince, sakinleşip “Neydi bu şimdi?” diye sormanız şart. Önce bir öğrenmek lazım, bu bloke hangi sebepten, hangi borçtan ötürü konulmuş… Gelir İdaresi Başkanlığı'nın web sitesi, e-devlet kapısı… Bunlar sizin ilk durağınız olmalı, biliyorsunuz değil mi? Öyle kulaktan dolma bilgilerle değil, bizzat kendiniz, o resmi verileri görüp emin olmalısınız. Çünkü doğru teşhis olmadan, doğru tedavi mümkün değil ki…
İşte o bilgiyi edindiniz, nedenini çözdünüz diyelim. Artık sıra, o kâğıt parçasında, yani o dilekçede. Ama öyle kuru kuruya bir dilekçe değil bu. Bu, sizin sesiniz olacak. Bu, sizin durumu izah etme, çözüm arama iradenizi ortaya koyma belgeniz. Sanki o masanın karşısında durmuş da derdinizi anlatıyormuşsunuz gibi yazın, samimi, net ve ikna edici bir dille… Bir insanın derdi, bir kâğıt parçasına sığar mı demeyin, bazen sığdırmak zorundasınızdır.
Dilekçenin içeriği de öyle rastgele olmamalı tabii. Kim olduğunuz, TC kimlik numaranız, iletişim bilgileriniz, bloke konulan hesap bilgileriniz… Bunlar muhakkak olacak. Sonra, blokenin nedeni olarak size bildirilen borç bilgisi, borcun aslı, varsa faizi… Hepsini tane tane yazın. Eğer bir yapılandırma ya da ödeme planı talebiniz varsa, bunu da açıkça belirtin. Hani, ben bu borcu ödemek istiyorum, iyi niyetliyim ama şu koşullarda gibi… Dürüstçe, şeffaf bir şekilde.
O dilekçeyi yazarken, diliniz ne çok resmi olsun ne de çok laubali. Saygı çerçevesinde, ama aynı zamanda haklı talebinizi dile getiren bir tavırla… "Sayın Vergi Dairesi yetkilileri," diye başlayıp, "Yaşadığım bu mağduriyetin giderilmesini arz ederim," diye bitirebilirsiniz mesela. Arada bir, "sehven" kelimesini kullanmak bile, sizin durumu anlamaya çalıştığınızı gösterir. Bürokrasi bazen çok soğuk gelebilir, ama unutmayın, o dilekçeyi okuyan da bir insan sonuçta…
Dilekçeyi verdikten sonra iş bitiyor mu? Keşke bitseydi, değil mi? Ama malesef hayır. Şimdi de bekleyiş başlar. Takip etmek, arada bir aramak, durumun ne aşamada olduğunu sormak… İşte o sabır meselesi var ya, en zoru da o zaten. Bir gün dersiniz, iki gün dersiniz, sonra haftalar geçer… Ama bu takibi bırakmayın. Çünkü bazen ufak bir hatırlatma, işlerin hızlanmasına yardımcı olabilir. Ya da belki eksik bir belge vardır, siz arayınca ortaya çıkar.
Peki, bütün bu badireyi atlattınız diyelim, blokeniz kalktı, derin bir nefes aldınız. Bir daha böyle bir durumla karşılaşmamak için ne yapmalı? İşte o zaman da, ders çıkarmak lazım. Vergi borçlarınızı düzenli kontrol etmek, e-devlet bildirimlerini gözden kaçırmamak, belki küçük bir ajanda tutmak… Hani derler ya, "tedbirli olmak", işte tam da bu durum için söylenmiş bir söz sanki. Öyle değil mi?
Şimdi bakmayın böyle uzun uzun anlattığıma. Aslında mesele, bir anlık dalgınlıkla başlayan, sonra da doğru adımlarla çözülebilecek bir döngü. O panik anını, o çaresizliği yaşadığınızda, unutmayın, bir çıkış yolu her zaman vardır. Sadece doğru kapıyı çalmak, doğru kelimelerle konuşmak ve sabırla takip etmek gerekir. Ve inanın, çoğu zaman işler, sandığımızdan daha kolay hallolur… Yeter ki siz o ilk adımı atmaya niyet edin.