OrchidSpectrum
Kayıtlı Kullanıcı
Yapılandırma taksitlerini peşin ödemenin cazibesi apayrı bir konu, değil mi? Hani o anapara üzerinden, faizlerin, gecikme zamlarının temizlenip, kalan bakiyeye bir de iskonto uygulanması... Kulağa hoş geliyor vallahi. İnsan bir durur, "acaba ne kadar?" diye hesaplamaya girişir, o anki nakit pozisyonuna bakılır şöyle bir.
İskonto oranı dedikleri şey, ilgili kanun maddelerinde, tebliğlerde öyle alelade yazılan bir rakam değil. Her yapılandırma dönemi, kendine has dinamikleriyle, kendine özgü bir indirim kapısı aralar. E yani, öyle her borç peşin ödenince aynı oranda silinivermez ki, akıl var izan var... Kimisi Yİ-ÜFE oranından düşer, kimisi sabit bir yüzdelikle... İşin matematiği orada başlar zaten, ince hesaplar yani.
Şimdi o peşin ödeme meselesi, borçlunun sırtındaki yükü hafifletmekle kalmaz, aynı zamanda geleceğe dönük bir finansal nefes alanı da yaratır. Bir nevi, "ben bu işi kapatırım, temizlerim" demektir, ne kadar da hoş. Hele ki belirsizliklerin, enflasyonist baskıların kol gezdiği bir ortamda, bugünkü parayla yarının borcunu bitirmek... Akıllıca bir hareket sayılmaz mı?
Peki, bu indirim oranı nasıl tespit edilir? Hükümetin o dönemki ekonomik politikaları, Hazine'nin nakit akışı ihtiyacı, hatta ülkenin genel finansal durumu bile etkili olabilir. Öyle durup dururken, "hadi şu kadar indirim yapalım" diye karar verilmez. Kapsamlı analizler, makroekonomik öngörüler... Bilirkişi işi bu biraz.
Peşin ödemenin o anki nakit akışına getireceği yükü de es geçmemek lazım, abi. Var mı o para? Yoksa, sırf indirim var diye gidip borçlanmak da pek mantıklı değil hani. Fırsat maliyeti diye bir kavram var ya, işte tam da burada kendini gösterir. O parayı başka bir yerde değerlendirmekle, borcu peşin ödemenin getirisini tartmak... Ticaretin temel kaidesi gibi.
Bir de şu var; yapılandırma kapsamındaki tüm alacaklar için aynı indirim oranı uygulanır diye bir kaide yok. Vergi borçları, SGK primleri, belediye alacakları... Her birinin kendine özgü bir matematiksel karşılığı olabilir. Kanun metinlerini okurken o detaylara dikkat etmek gerek. Yoksa sonra, "aaa ben böyle beklemiyordum" olur...
İnsan ister istemez düşünür; "bu indirim oranını alıp, sonra enflasyonla karşılaştırınca ne oluyor?" Bugünkü 100 liranın değeriyle, gelecek ayki 100 liranın değeri aynı mı sanki? İşte o yüzden, peşin ödeme indirimini sadece bir indirim olarak değil, bir finansal strateji olarak görmek lazım. Akıl oyunları biraz da.
Sonuçta, o indirim oranı meselesi, borçlunun lehine işleyen, doğru zamanda doğru kararlar alındığında ciddi avantajlar sunan bir mekanizma. Ama her zaman olduğu gibi, detayları iyi okumak, uzman görüşü almak şart. Yoksa sonra, o beklenen kâr... Üç kuruşluk hesapla gidip, beş kuruşluk zarara girmemek lazım.
İskonto oranı dedikleri şey, ilgili kanun maddelerinde, tebliğlerde öyle alelade yazılan bir rakam değil. Her yapılandırma dönemi, kendine has dinamikleriyle, kendine özgü bir indirim kapısı aralar. E yani, öyle her borç peşin ödenince aynı oranda silinivermez ki, akıl var izan var... Kimisi Yİ-ÜFE oranından düşer, kimisi sabit bir yüzdelikle... İşin matematiği orada başlar zaten, ince hesaplar yani.
Şimdi o peşin ödeme meselesi, borçlunun sırtındaki yükü hafifletmekle kalmaz, aynı zamanda geleceğe dönük bir finansal nefes alanı da yaratır. Bir nevi, "ben bu işi kapatırım, temizlerim" demektir, ne kadar da hoş. Hele ki belirsizliklerin, enflasyonist baskıların kol gezdiği bir ortamda, bugünkü parayla yarının borcunu bitirmek... Akıllıca bir hareket sayılmaz mı?
Peki, bu indirim oranı nasıl tespit edilir? Hükümetin o dönemki ekonomik politikaları, Hazine'nin nakit akışı ihtiyacı, hatta ülkenin genel finansal durumu bile etkili olabilir. Öyle durup dururken, "hadi şu kadar indirim yapalım" diye karar verilmez. Kapsamlı analizler, makroekonomik öngörüler... Bilirkişi işi bu biraz.
Peşin ödemenin o anki nakit akışına getireceği yükü de es geçmemek lazım, abi. Var mı o para? Yoksa, sırf indirim var diye gidip borçlanmak da pek mantıklı değil hani. Fırsat maliyeti diye bir kavram var ya, işte tam da burada kendini gösterir. O parayı başka bir yerde değerlendirmekle, borcu peşin ödemenin getirisini tartmak... Ticaretin temel kaidesi gibi.
Bir de şu var; yapılandırma kapsamındaki tüm alacaklar için aynı indirim oranı uygulanır diye bir kaide yok. Vergi borçları, SGK primleri, belediye alacakları... Her birinin kendine özgü bir matematiksel karşılığı olabilir. Kanun metinlerini okurken o detaylara dikkat etmek gerek. Yoksa sonra, "aaa ben böyle beklemiyordum" olur...
İnsan ister istemez düşünür; "bu indirim oranını alıp, sonra enflasyonla karşılaştırınca ne oluyor?" Bugünkü 100 liranın değeriyle, gelecek ayki 100 liranın değeri aynı mı sanki? İşte o yüzden, peşin ödeme indirimini sadece bir indirim olarak değil, bir finansal strateji olarak görmek lazım. Akıl oyunları biraz da.
Sonuçta, o indirim oranı meselesi, borçlunun lehine işleyen, doğru zamanda doğru kararlar alındığında ciddi avantajlar sunan bir mekanizma. Ama her zaman olduğu gibi, detayları iyi okumak, uzman görüşü almak şart. Yoksa sonra, o beklenen kâr... Üç kuruşluk hesapla gidip, beş kuruşluk zarara girmemek lazım.