PrismCadence
Kayıtlı Kullanıcı
Şimdi bak, bu yapılandırma denen mevzu... Millet bir oh çekiyor, sanki borç silindi gitti zannediyor. E, yok öyle bir şey, değil mi? Hani derler ya, buzdağı görürsün de altında ne var bilmezsin, işte bu da öyle bir şey biraz... Sen o anki yangını söndürdüğünü sanırsın ama altından bambaşka bir durum çıkar, işin aslı.
O kalan anapara var ya, hani o "biraz rahatladık, nefes aldık" dediğin kısım... İşte orada esas hikaye başlıyor abi. Sanki sıfırdan yeni bir kredi çekmişsin gibi, ona da farklı bir faiz işliyor çoğu zaman, öyle değil mi? Eski borcun kalıntıları yeni kurallarla, yeni bir maliyetle yoluna devam ediyor aslında, değişen tek şey vadenin uzaması, aylık ödemenin düşmesi gibi görünen makyaj...
Peki hangi faiz? Valla bankadan bankaya, yapılandırmanın tipine göre, hatta bazen senin pazarlık gücüne göre bile değişiyor. Kimisi mevcut piyasa faizlerinin altında gibi durur başta, "aman da ne iyi fırsat" dersin, kimisi de sanki sana bir lütufmuş gibi sunulur... Ama o ince hesapları iyi okumazsan, o dipnotlardaki minik yıldızları es geçersen, sonradan "nereden çıktı bu faiz" diye feveran edersin, etmedin mi hiç? Vallahi billahi, başıma çok geldi, gördüm.
İnsan o anki sıkışıklıkla, o anki omuzlarındaki yükü hafifletme derdiyle, o detaylara inemiyor pek. Gözün sadece aylık taksit ne kadar oldu, ödeyebiliyor muyum ona odaklanıyor. Oysa şeytan ayrıntıda gizli derler ya, hakikaten öyleymiş çoğu zaman, özellikle de bu finansal konularda... Küçük bir yüzdesel fark bile uzun vadede dağ gibi bir birikime dönüşebiliyor, farkında mısın?
Hele bir de uzun vadeli bir yapılandırmaysa, hani borcu iyice yaydın, taksitler kuş kadar oldu... İşte o zaman o kalan borcun üzerine işleyecek faiz... Vay babam vay. İlk başta küçücük görünen bir oran, zamanla öyle bir yığılır ki, ödedikçe borcun neden bitmediğini sorgularsın. Sanki bir borç döngüsüne girdin de, bir halkadan diğerine geçiyorsun gibi hissettirir, hep bir şeyler ödersin ama ana para bir türlü erimez...
Neyse, diyelim ki yaptın yapılandırmayı, hayırlısı olsun. Ama o "kalan anaparaya uygulanacak faiz oranı ne?", "bu faiz sabit mi değişken mi?", "ek masraf var mı?" bunları sormadan, öğrenmeden, hatta kağıt üzerinde yazılı almadan masadan kalkma sakın. Açıkça sor. Her şeyi enine boyuna irdele. Söz uçar yazı kalır, malum... Sonra "benim haberim yoktu" demenin bir manası kalmaz, iş işten geçer.
Banka da kendi işini yapıyor tabii, keriz değil. Onlar da kâr etmek, riskini yönetmek zorunda. Onlar için bu da bir iş modeli, bir operasyon. Onlar sana "ne kadar kâr ederim, ne kadar tahsil ederim" diye bakar, sen "ne kadar az öderim, ne zaman kurtulurum" diye... Ortak noktayı bulmak bazen zor oluyor işte, tarafların beklentileri farklı olunca...
Yani demem o o ki, yapılandırma bir can simidi belki ama o can simidinin üstünde de yeni bir hesap defteri açılıyor. Eski defteri kapatırken, yenisini iyi okumak lazım, her satırını, her paragrafını. Yoksa eski tas, eski hamam, yine aynı yerden patlar iş, borç batağında boğulmaya devam edersin... Akıllı olmak, detaylara hâkim olmak, hatta biraz kurnaz olmak lazım, bu işler böyle yürür.
O kalan anapara var ya, hani o "biraz rahatladık, nefes aldık" dediğin kısım... İşte orada esas hikaye başlıyor abi. Sanki sıfırdan yeni bir kredi çekmişsin gibi, ona da farklı bir faiz işliyor çoğu zaman, öyle değil mi? Eski borcun kalıntıları yeni kurallarla, yeni bir maliyetle yoluna devam ediyor aslında, değişen tek şey vadenin uzaması, aylık ödemenin düşmesi gibi görünen makyaj...
Peki hangi faiz? Valla bankadan bankaya, yapılandırmanın tipine göre, hatta bazen senin pazarlık gücüne göre bile değişiyor. Kimisi mevcut piyasa faizlerinin altında gibi durur başta, "aman da ne iyi fırsat" dersin, kimisi de sanki sana bir lütufmuş gibi sunulur... Ama o ince hesapları iyi okumazsan, o dipnotlardaki minik yıldızları es geçersen, sonradan "nereden çıktı bu faiz" diye feveran edersin, etmedin mi hiç? Vallahi billahi, başıma çok geldi, gördüm.
İnsan o anki sıkışıklıkla, o anki omuzlarındaki yükü hafifletme derdiyle, o detaylara inemiyor pek. Gözün sadece aylık taksit ne kadar oldu, ödeyebiliyor muyum ona odaklanıyor. Oysa şeytan ayrıntıda gizli derler ya, hakikaten öyleymiş çoğu zaman, özellikle de bu finansal konularda... Küçük bir yüzdesel fark bile uzun vadede dağ gibi bir birikime dönüşebiliyor, farkında mısın?
Hele bir de uzun vadeli bir yapılandırmaysa, hani borcu iyice yaydın, taksitler kuş kadar oldu... İşte o zaman o kalan borcun üzerine işleyecek faiz... Vay babam vay. İlk başta küçücük görünen bir oran, zamanla öyle bir yığılır ki, ödedikçe borcun neden bitmediğini sorgularsın. Sanki bir borç döngüsüne girdin de, bir halkadan diğerine geçiyorsun gibi hissettirir, hep bir şeyler ödersin ama ana para bir türlü erimez...
Neyse, diyelim ki yaptın yapılandırmayı, hayırlısı olsun. Ama o "kalan anaparaya uygulanacak faiz oranı ne?", "bu faiz sabit mi değişken mi?", "ek masraf var mı?" bunları sormadan, öğrenmeden, hatta kağıt üzerinde yazılı almadan masadan kalkma sakın. Açıkça sor. Her şeyi enine boyuna irdele. Söz uçar yazı kalır, malum... Sonra "benim haberim yoktu" demenin bir manası kalmaz, iş işten geçer.
Banka da kendi işini yapıyor tabii, keriz değil. Onlar da kâr etmek, riskini yönetmek zorunda. Onlar için bu da bir iş modeli, bir operasyon. Onlar sana "ne kadar kâr ederim, ne kadar tahsil ederim" diye bakar, sen "ne kadar az öderim, ne zaman kurtulurum" diye... Ortak noktayı bulmak bazen zor oluyor işte, tarafların beklentileri farklı olunca...
Yani demem o o ki, yapılandırma bir can simidi belki ama o can simidinin üstünde de yeni bir hesap defteri açılıyor. Eski defteri kapatırken, yenisini iyi okumak lazım, her satırını, her paragrafını. Yoksa eski tas, eski hamam, yine aynı yerden patlar iş, borç batağında boğulmaya devam edersin... Akıllı olmak, detaylara hâkim olmak, hatta biraz kurnaz olmak lazım, bu işler böyle yürür.