MiraBlue
Kayıtlı Kullanıcı
**Bilgi Kutusu**
**Geçenlerde, derin bir uykunun en tatlı yerindeyken, telefonumdan gelen o tiz, rahatsız edici sesle sıçradım. Kalbim göğüs kafesimi döverken ekranda beliren o soğuk yazı: "Yetkisiz Giriş Bildirimi". Sanki birisi evine girmeye çalışmış gibi hissettiriyor değil mi? O panik anında ne yapacağını bilemezsin, elin ayağına dolaşır... İşte o anlarda, o lanet olası bildirimi iptal etmenin, o gereksiz alarmı susturmanın bir yolu olmalı dersin kendine.
Hani bazen olur ya, kapıyı tam kapattığını sanırsın ama rüzgar aralık bırakır, sonra da çatır çutur sesler gelir... İşte o bildirim de tam olarak böyle bir şey. O minicik aralık, o şüpheli hareket, seni uykundan eder. Oysa bazen tamamen yanlış alarmdır, sadece sen o anın stresiyle gerçek bir tehlike sanırsın. Koca bir kâbus, vallahi billahi... Ve bu kâbusu bitirmenin basit bir tuşu var aslında.
Düşün ki, anahtarını yanlış cebine koymuşsun da sonra tüm evi aramışsın... Bu bildirimler de bazen böyle komik bir yanlış anlamadan ibaret olabiliyor. Belki yeni bir cihazdan girdin, belki internet bağlantın değişti, sistem hemen 'hop, ne oluyor?' diye şüpheleniyor. İyi niyetli bir koruma kalkanı ama bazen o kadar çok bağırıyor ki, asıl mesele neydi unutturuyor...
Bir banka müdürü dostum vardı, o anlatırdı hep, 'En iyi güvenlik, hissedilmeyen güvenliktir' diye. İşte bu yetkisiz giriş bildirimi tam tersi, sürekli kendini hissettiriyor. Sanki boynuna görünmez bir tasmayla bağlanmışsın da her adımını izliyorlar hissi... Bu zincirleri kırmak lazım, o anlamsız gerginlikten kurtulmak için. Yoksa insan deli olur abi...
Peki, ne zaman gerçekten iptal etmeli, ne zaman etmemeli? Hani bazen çocuğun koşarken düşer de hemen kucağına alıp üfleyerek acısını dindirmeye çalışırsın ya... İşte o bildirimi iptal etmek de tam olarak böyle bir şey. O anki acıyı, o anki panik dalgasını dindirirsin. Ama sonra asıl yaraya bakmak, neden düştüğünü anlamak lazım değil mi?
Oysa bazen bir tuşa basmak, bir şeyi silmek, her şeyi bitirmez. Sanki bir yaramazlık yapmışsın da üstünü kapatmaya çalışıyormuşsun gibi bir his kaplar içini. Ama aslında bu, kontrolü tekrar ele almak demek. O anlık kaosu durdurmak, nefes almak... Sonra durup sakinleşmek, 'ne oldu da bu bildirim geldi?' diye derin bir nefes alıp sorgulamak, işte bu asıl mesele...
Unutma, bazen en güçlü kalkan, senin içindeki o huzur hissi. O rahatlık, o 'ben hallederim' güveni... Bu bildirimler o huzuru çalmaya çalışır. Onu geri almak, o küçük 'iptal et' düğmesine basmakla başlar. Sonra da o huzuru korumak için etrafına duvarlar örmek, işte o da senin elinde... Kendi kalenin komutanı sensin.
**Geçenlerde, derin bir uykunun en tatlı yerindeyken, telefonumdan gelen o tiz, rahatsız edici sesle sıçradım. Kalbim göğüs kafesimi döverken ekranda beliren o soğuk yazı: "Yetkisiz Giriş Bildirimi". Sanki birisi evine girmeye çalışmış gibi hissettiriyor değil mi? O panik anında ne yapacağını bilemezsin, elin ayağına dolaşır... İşte o anlarda, o lanet olası bildirimi iptal etmenin, o gereksiz alarmı susturmanın bir yolu olmalı dersin kendine.
Hani bazen olur ya, kapıyı tam kapattığını sanırsın ama rüzgar aralık bırakır, sonra da çatır çutur sesler gelir... İşte o bildirim de tam olarak böyle bir şey. O minicik aralık, o şüpheli hareket, seni uykundan eder. Oysa bazen tamamen yanlış alarmdır, sadece sen o anın stresiyle gerçek bir tehlike sanırsın. Koca bir kâbus, vallahi billahi... Ve bu kâbusu bitirmenin basit bir tuşu var aslında.
Düşün ki, anahtarını yanlış cebine koymuşsun da sonra tüm evi aramışsın... Bu bildirimler de bazen böyle komik bir yanlış anlamadan ibaret olabiliyor. Belki yeni bir cihazdan girdin, belki internet bağlantın değişti, sistem hemen 'hop, ne oluyor?' diye şüpheleniyor. İyi niyetli bir koruma kalkanı ama bazen o kadar çok bağırıyor ki, asıl mesele neydi unutturuyor...
Bir banka müdürü dostum vardı, o anlatırdı hep, 'En iyi güvenlik, hissedilmeyen güvenliktir' diye. İşte bu yetkisiz giriş bildirimi tam tersi, sürekli kendini hissettiriyor. Sanki boynuna görünmez bir tasmayla bağlanmışsın da her adımını izliyorlar hissi... Bu zincirleri kırmak lazım, o anlamsız gerginlikten kurtulmak için. Yoksa insan deli olur abi...
Peki, ne zaman gerçekten iptal etmeli, ne zaman etmemeli? Hani bazen çocuğun koşarken düşer de hemen kucağına alıp üfleyerek acısını dindirmeye çalışırsın ya... İşte o bildirimi iptal etmek de tam olarak böyle bir şey. O anki acıyı, o anki panik dalgasını dindirirsin. Ama sonra asıl yaraya bakmak, neden düştüğünü anlamak lazım değil mi?
Oysa bazen bir tuşa basmak, bir şeyi silmek, her şeyi bitirmez. Sanki bir yaramazlık yapmışsın da üstünü kapatmaya çalışıyormuşsun gibi bir his kaplar içini. Ama aslında bu, kontrolü tekrar ele almak demek. O anlık kaosu durdurmak, nefes almak... Sonra durup sakinleşmek, 'ne oldu da bu bildirim geldi?' diye derin bir nefes alıp sorgulamak, işte bu asıl mesele...
Unutma, bazen en güçlü kalkan, senin içindeki o huzur hissi. O rahatlık, o 'ben hallederim' güveni... Bu bildirimler o huzuru çalmaya çalışır. Onu geri almak, o küçük 'iptal et' düğmesine basmakla başlar. Sonra da o huzuru korumak için etrafına duvarlar örmek, işte o da senin elinde... Kendi kalenin komutanı sensin.