Hesabınızdan yetkisiz bir işlem yapıldığını gördüğünüz o an yok mu, işte o an, hayatınızın en soğuk duşlarından birini alırsınız. Ne yani, paramız bankada dururken bile güvende değil miydi? Kimse kusura bakmasın ama bu, sadece sizin değil, o parayı emanet ettiğiniz kurumun da asli mesuliyeti, abi ya.
Bankaların "güvenlik duvarları" denen o şatafatlı sistemleri, bu tür bir saldırıyı nasıl olur da öngöremez, nasıl olur da engelleyemezdi? Vallahi billahi, bir bankanın en temel varlık sebebi, müşterisinin malını, varlığını en küçük bir şüpheye mahal bırakmadan korumak değil midir zaten? Milyarlarca lira yatırım yapıyorsunuz siber güvenlik deniyor, sonra bir bakmışsınız, tek bir SMS’le, tek bir sahte linkle tüm birikiminiz buhar olup uçmuş...
Telefonunuzda beliren o tuhaf bildirim, belki de hiç hatırlamadığınız bir işlem... Panik yapmak en doğal tepki, ama o panik anında bile aklınızın bir köşesi çalışmalı. Bankayı aramak için bir saniye bile kaybetmemelisiniz, hemen! Kartlarınızı kapattırmak, şifrelerinizi değiştirmek, hesaba erişimi engellemek... İlk refleksiniz bu olmalı, yoksa işler çığırından çıkar, sonra gelsin baş ağrıları, gitsin dilekçeler...
Peki, bankayla iletişime geçtiniz, ihbarı yaptınız, sonra ne olacak? İşte asıl çile ondan sonra başlıyor diyebiliriz. Sanmayın ki tek telefonla her şey çözülüyor; yemin ediyorum, asıl bürokrasi, o tekerlekleri dönmeyen soruşturma süreçleri ondan sonra başlar. Güvenlik birimi, fraud departmanı, "işlemin incelenmesi" adı altında günlerce süren bekleyişler... Sizin için belki de hayatınızın birikimi, onlar için sadece "bir vaka" işte.
Tüketici olarak haklarınız ne olacak peki? O para iade edilecek mi, edilmeyecek mi? Kimin hatası bu, sizin mi, bankanın mı? Kanunlar ne diyor bu konuda, hiç merak ettiniz mi? Bankalar, kendi sistemlerindeki açıklardan kaynaklanan zararlardan mesul tutulur mu, tutulmaz mı? Düşünsenize, sizin hiçbir kusurunuz yokken, paranızın bir anda yok olması... Bunun bir hukuki karşılığı olmak zorunda, aksi halde bu devasa finansal yapılar neye hizmet eder ki?
Her şey olup bittikten sonra "keşke" demek yerine, baştan önlem almak, işte bu, işin bam teli değil mi zaten? Kimseye güvenme devrindeyiz; ne şifreni ver, ne tek kullanımlık kodunu, ne de bilmediğin linklere tıkla. Basit mi basit güvenlik önlemleri var; iki faktörlü kimlik doğrulama dediğimiz olay mesela, banka uygulamalarının güncel olması, bilinmedik yerlerden gelen SMS’lere karşı uyanık olmak... Bunları göz ardı etmek, davetiye çıkarmakla eşdeğer, vallahi.
Bu tür olaylar sadece bireysel trajediler mi yoksa çok daha büyük, sistemik bir sorunun da habercisi mi? Bankalar sürekli "en güvenli biziz" derken, bu yetkisiz girişler neden bitmiyor? Yoksa siber korsanlar hep bir adım önde mi gidiyor, ya da bizler mi yeterince eğitilemiyoruz? Bu döngü kırılmadıkça, maalesef bu tür mağduriyetler devam edecek gibi görünüyor, hem de artarak...
Unutmayın, dijital varlıklarımız, banka hesaplarımız artık fiziksel cüzdanlarımız kadar kıymetli. Hatta belki daha bile fazla. Onları korumak, sadece bankanın değil, biraz da bizim sorumluluğumuz. Her daim uyanık olmak zorundayız, her maili, her SMS’i iki kere düşünmek, her işlemi sorgulamak... Başka çaremiz var mıydı ki zaten? Gerçekten, düşündünüz mü hiç...?
Bankaların "güvenlik duvarları" denen o şatafatlı sistemleri, bu tür bir saldırıyı nasıl olur da öngöremez, nasıl olur da engelleyemezdi? Vallahi billahi, bir bankanın en temel varlık sebebi, müşterisinin malını, varlığını en küçük bir şüpheye mahal bırakmadan korumak değil midir zaten? Milyarlarca lira yatırım yapıyorsunuz siber güvenlik deniyor, sonra bir bakmışsınız, tek bir SMS’le, tek bir sahte linkle tüm birikiminiz buhar olup uçmuş...
Telefonunuzda beliren o tuhaf bildirim, belki de hiç hatırlamadığınız bir işlem... Panik yapmak en doğal tepki, ama o panik anında bile aklınızın bir köşesi çalışmalı. Bankayı aramak için bir saniye bile kaybetmemelisiniz, hemen! Kartlarınızı kapattırmak, şifrelerinizi değiştirmek, hesaba erişimi engellemek... İlk refleksiniz bu olmalı, yoksa işler çığırından çıkar, sonra gelsin baş ağrıları, gitsin dilekçeler...
Peki, bankayla iletişime geçtiniz, ihbarı yaptınız, sonra ne olacak? İşte asıl çile ondan sonra başlıyor diyebiliriz. Sanmayın ki tek telefonla her şey çözülüyor; yemin ediyorum, asıl bürokrasi, o tekerlekleri dönmeyen soruşturma süreçleri ondan sonra başlar. Güvenlik birimi, fraud departmanı, "işlemin incelenmesi" adı altında günlerce süren bekleyişler... Sizin için belki de hayatınızın birikimi, onlar için sadece "bir vaka" işte.
Tüketici olarak haklarınız ne olacak peki? O para iade edilecek mi, edilmeyecek mi? Kimin hatası bu, sizin mi, bankanın mı? Kanunlar ne diyor bu konuda, hiç merak ettiniz mi? Bankalar, kendi sistemlerindeki açıklardan kaynaklanan zararlardan mesul tutulur mu, tutulmaz mı? Düşünsenize, sizin hiçbir kusurunuz yokken, paranızın bir anda yok olması... Bunun bir hukuki karşılığı olmak zorunda, aksi halde bu devasa finansal yapılar neye hizmet eder ki?
Her şey olup bittikten sonra "keşke" demek yerine, baştan önlem almak, işte bu, işin bam teli değil mi zaten? Kimseye güvenme devrindeyiz; ne şifreni ver, ne tek kullanımlık kodunu, ne de bilmediğin linklere tıkla. Basit mi basit güvenlik önlemleri var; iki faktörlü kimlik doğrulama dediğimiz olay mesela, banka uygulamalarının güncel olması, bilinmedik yerlerden gelen SMS’lere karşı uyanık olmak... Bunları göz ardı etmek, davetiye çıkarmakla eşdeğer, vallahi.
Bu tür olaylar sadece bireysel trajediler mi yoksa çok daha büyük, sistemik bir sorunun da habercisi mi? Bankalar sürekli "en güvenli biziz" derken, bu yetkisiz girişler neden bitmiyor? Yoksa siber korsanlar hep bir adım önde mi gidiyor, ya da bizler mi yeterince eğitilemiyoruz? Bu döngü kırılmadıkça, maalesef bu tür mağduriyetler devam edecek gibi görünüyor, hem de artarak...
Unutmayın, dijital varlıklarımız, banka hesaplarımız artık fiziksel cüzdanlarımız kadar kıymetli. Hatta belki daha bile fazla. Onları korumak, sadece bankanın değil, biraz da bizim sorumluluğumuz. Her daim uyanık olmak zorundayız, her maili, her SMS’i iki kere düşünmek, her işlemi sorgulamak... Başka çaremiz var mıydı ki zaten? Gerçekten, düşündünüz mü hiç...?