QuartzRhythm
Kayıtlı Kullanıcı
Yüksek meblağlı bir havale yapmaya kalkıştınız mı hiç, ya da tam size gelecekken beklemeye alındığını öğrendiniz mi? İşte o an var ya, sanki buz gibi bir el ensenizden yakalar da, tüm planlar suya düşer gibi olur. Kimse durup dururken parasına bloke konulmasını istemez, değil mi? Ama bankaların, finans kurumlarının da öyle gelişigüzel hareket etmediğini bilmek lazım; ortada bir dizi karmaşık kriter var, hem de öyle alelade şeyler değil bunlar.
İşin başında genellikle gönderici veya alıcının işlem geçmişi duruyor, hatta şöyle söyleyeyim, finansal profili didik didik ediliyor resmen. Yani, sen bankada hesap açalı bir hafta olmuşsun, birden milyonluk işlem yapmaya kalkışıyorsun… E, affedersin ama bu nasıl bir iş, kimseye mantıklı gelmez ki! İşte bu tip ani ve alışılmadık hareketler, bankanın "Dur bakalım, burada bir anormallik var!" demesine sebep oluyor, vallahi billahi. Hele bir de öncesinde küçük meblağlarla işlem yapıp birden zıpladıysan o rakama, oh ne âlâ...
Miktarın kendisi başlı başına bir kriter tabii ki; adı üstünde "yüksek miktarlı havale" diyoruz. Peki bu "yüksek" ne demek? Açıkça belirlenmiş net bir üst sınır yok aslında, o tamamen bankadan bankaya, hatta ülkeye göre değişir. Ama genel olarak, beyan edilmesi gereken tutarların üzerindeki her kuruş, potansiyel bir kırmızı bayrak olarak görülür, sistemlerde çanlar çalmaya başlar. Yani, siz bir yerlerden yüklü bir para bekliyorsanız, bilin ki o para bir değil, on kere süzgeçten geçecek...
İşlemin yapıldığı coğrafya, yani gönderen ve alıcı bankaların bulunduğu ülkeler de çok ama çok önemli. Bazı ülkeler, malumunuz, "yüksek riskli" kategorisinde sayılıyor. Kara para aklama, terörün finansmanı gibi kirli işlerin döndüğü yerlerden gelen ya da oralara giden paralar, otomatikman daha sıkı denetime tabi tutulur. Yani, sizin paranız temiz olsa bile, işlem yaptığınız ülkenin sicili yüzünden başınız ağrıyabilir, abi bu da bir gerçek.
Paranın kaynağı ve nihai varış noktası şeffaf mı, değil mi? İşte bu soru, denetim mekanizmalarının temelini oluşturuyor. Nereden geliyor bu para, ne karşılığı geliyor, nereye gidecek, orada ne iş için kullanılacak? Eğer bu soruların cevapları net değilse, ya da gönderilen açıklama yetersiz kalıyorsa, işte o zaman bankacılar haklı olarak şüphelenir. "Hayırdır birader, bu kadar parayı öyle boşlukta mı gönderiyorsun?" diye sorgulamaları gayet doğal bir tepki aslında.
İşlem sıklığına dikkat edin, sürekli ve yüklü işlemler yapıyorsanız, hele bir de bu işlemler arasında mantıklı bir ilişki yoksa... O zaman sistem, ister istemez bir patern aramaya başlar, "Acaba burada gizli bir plan mı var?" diye düşünür. Zaten kara para aklayıcıların en sevdiği yöntemlerden biridir bu, küçük parçalara bölerek ya da sık sık farklı hesaplar üzerinden transfer yaparak iz kaybettirme çabası. Ama inanın bana, o finansal dedektifler de boş durmuyor, teknolojileri de acayip gelişti...
Hesap sahibinin yaş, meslek, gelir seviyesi gibi demografik bilgileri, yapılan işlemle ne kadar örtüşüyor? Yani, asgari ücretle çalışan birinin hesabına her ay yüz binlerce lira girip çıkıyorsa, bu gerçekten de makul bir durum mu? Elbette istisnalar olabilir, mirastır, araba satışıdır falan ama banka, bu durumun ardındaki gerçeği görmek ister, emin olmak ister. Eğer bu bilgilerle işlem hacmi arasında fahiş bir tutarsızlık varsa, o işlem zaten radara takılır, kaçışı yok.
Son olarak, istenen belgelerin eksikliği ya da tutarsızlığı… Diyelim ki banka sizden bir fatura, bir sözleşme ya da gelir belgesi istedi. Eğer bunları zamanında ve doğru bir şekilde sunamazsanız, hatta verdiğiniz bilgiler birbiriyle çelişirse, havalenin blokajı neredeyse kesindir. Bu sadece bir şüphe değil, aynı zamanda mevzuata uyumsuzluktur. Yani demem o ki, bu işler şakaya gelmez, elinizdeki evraklarınız tam olmalı, her şey pırıl pırıl... Yoksa, paranızın akışını durdururlar, hem de öyle bir durdururlar ki, siz de kalırsınız kala kala...
İşin başında genellikle gönderici veya alıcının işlem geçmişi duruyor, hatta şöyle söyleyeyim, finansal profili didik didik ediliyor resmen. Yani, sen bankada hesap açalı bir hafta olmuşsun, birden milyonluk işlem yapmaya kalkışıyorsun… E, affedersin ama bu nasıl bir iş, kimseye mantıklı gelmez ki! İşte bu tip ani ve alışılmadık hareketler, bankanın "Dur bakalım, burada bir anormallik var!" demesine sebep oluyor, vallahi billahi. Hele bir de öncesinde küçük meblağlarla işlem yapıp birden zıpladıysan o rakama, oh ne âlâ...
Miktarın kendisi başlı başına bir kriter tabii ki; adı üstünde "yüksek miktarlı havale" diyoruz. Peki bu "yüksek" ne demek? Açıkça belirlenmiş net bir üst sınır yok aslında, o tamamen bankadan bankaya, hatta ülkeye göre değişir. Ama genel olarak, beyan edilmesi gereken tutarların üzerindeki her kuruş, potansiyel bir kırmızı bayrak olarak görülür, sistemlerde çanlar çalmaya başlar. Yani, siz bir yerlerden yüklü bir para bekliyorsanız, bilin ki o para bir değil, on kere süzgeçten geçecek...
İşlemin yapıldığı coğrafya, yani gönderen ve alıcı bankaların bulunduğu ülkeler de çok ama çok önemli. Bazı ülkeler, malumunuz, "yüksek riskli" kategorisinde sayılıyor. Kara para aklama, terörün finansmanı gibi kirli işlerin döndüğü yerlerden gelen ya da oralara giden paralar, otomatikman daha sıkı denetime tabi tutulur. Yani, sizin paranız temiz olsa bile, işlem yaptığınız ülkenin sicili yüzünden başınız ağrıyabilir, abi bu da bir gerçek.
Paranın kaynağı ve nihai varış noktası şeffaf mı, değil mi? İşte bu soru, denetim mekanizmalarının temelini oluşturuyor. Nereden geliyor bu para, ne karşılığı geliyor, nereye gidecek, orada ne iş için kullanılacak? Eğer bu soruların cevapları net değilse, ya da gönderilen açıklama yetersiz kalıyorsa, işte o zaman bankacılar haklı olarak şüphelenir. "Hayırdır birader, bu kadar parayı öyle boşlukta mı gönderiyorsun?" diye sorgulamaları gayet doğal bir tepki aslında.
İşlem sıklığına dikkat edin, sürekli ve yüklü işlemler yapıyorsanız, hele bir de bu işlemler arasında mantıklı bir ilişki yoksa... O zaman sistem, ister istemez bir patern aramaya başlar, "Acaba burada gizli bir plan mı var?" diye düşünür. Zaten kara para aklayıcıların en sevdiği yöntemlerden biridir bu, küçük parçalara bölerek ya da sık sık farklı hesaplar üzerinden transfer yaparak iz kaybettirme çabası. Ama inanın bana, o finansal dedektifler de boş durmuyor, teknolojileri de acayip gelişti...
Hesap sahibinin yaş, meslek, gelir seviyesi gibi demografik bilgileri, yapılan işlemle ne kadar örtüşüyor? Yani, asgari ücretle çalışan birinin hesabına her ay yüz binlerce lira girip çıkıyorsa, bu gerçekten de makul bir durum mu? Elbette istisnalar olabilir, mirastır, araba satışıdır falan ama banka, bu durumun ardındaki gerçeği görmek ister, emin olmak ister. Eğer bu bilgilerle işlem hacmi arasında fahiş bir tutarsızlık varsa, o işlem zaten radara takılır, kaçışı yok.
Son olarak, istenen belgelerin eksikliği ya da tutarsızlığı… Diyelim ki banka sizden bir fatura, bir sözleşme ya da gelir belgesi istedi. Eğer bunları zamanında ve doğru bir şekilde sunamazsanız, hatta verdiğiniz bilgiler birbiriyle çelişirse, havalenin blokajı neredeyse kesindir. Bu sadece bir şüphe değil, aynı zamanda mevzuata uyumsuzluktur. Yani demem o ki, bu işler şakaya gelmez, elinizdeki evraklarınız tam olmalı, her şey pırıl pırıl... Yoksa, paranızın akışını durdururlar, hem de öyle bir durdururlar ki, siz de kalırsınız kala kala...