Yüksek miktarlı bir transfer yapacaktım, çat diye bloke kondu. Koca bir meblağ havada asılı kaldı, abi ya... Panik mi dersin, sinir mi dersin, hepsini birden yaşadım.
Bankam aramış, "bu işlem nedir, amacı nedir?" diye soruyor. Şaşırdım. Yıllardır çalıştığım banka beni tanımıyor muydu şimdi?
O an anladım, mesele sadece paranın miktarı değilmiş. Güven meselesiymiş, vallahi billahi.
Düşünsene, banka seni tanımayınca her yüksek tutarlı işlem risk gibi görünüyor onlara. Haklılar mıydı? Bir yerden sonra evet, haklılardı...
Peki ne yaptım? Oturup söylenmek yerine, bankamla aramdaki o "görünmez duvarı" yıkmaya karar verdim.
Önce bankacım ile dürüst bir sohbet başlattım. Ne iş yaparım, para akışlarım genelde ne yönde olur, bunları anlattım. Hesaplarım hakkında şeffaf davrandım.
Sadece sorun çıktığında değil, rutin olarak da iletişimde kalmaya çalıştım. Bazen bir fincan kahve içmeye uğradım, bazen telefonla hal hatır sordum. Küçük adımlar...
Finansal hedeflerimi, geleceğe yönelik planlarımı paylaştım. Yani, bankanın sadece işlem yaptığım bir kurum değil, hayatımın bir parçası olduğunu hissettirdim.
Beklentilerimi açıkça dile getirdim ama onların da benimle ilgili endişelerini dinledim. Empati kurmak çok önemliydi.
Gerçekten de, karşılıklı anlayışla bir köprü inşa ettik. Onlar benim düzenli ve güvenilir bir müşteri olduğumu anladılar, ben de onların neden bazı prosedürleri uyguladığını...
Bir sonraki yüksek meblağlı işlemimde, inanın bana, hiçbir sorun yaşamadım. Önceden bildirdim, "Şöyle bir işlemim olacak" dedim, gülümsediler... Onaylandı gitti.
İşin sırrı, bankanızla sadece işlem bazında değil, insan ilişkisi temelinde bir bağ kurmakmış. Onlar sizi tanıdıkça, güvendikçe, o engeller ortadan kalkıyor.
Hani derler ya, "güven inşa etmek zaman alır" diye. Aynen öyle oldu. Ama değdi mi? Kesinlikle değdi.
Şimdi bir yüksek miktarlı transfer mi? Gözüm kapalı, içim rahat. Çünkü artık bankam da beni tanıyor, ben de onları... İlişkimiz sağlam, yani.
Bankam aramış, "bu işlem nedir, amacı nedir?" diye soruyor. Şaşırdım. Yıllardır çalıştığım banka beni tanımıyor muydu şimdi?
O an anladım, mesele sadece paranın miktarı değilmiş. Güven meselesiymiş, vallahi billahi.
Düşünsene, banka seni tanımayınca her yüksek tutarlı işlem risk gibi görünüyor onlara. Haklılar mıydı? Bir yerden sonra evet, haklılardı...
Peki ne yaptım? Oturup söylenmek yerine, bankamla aramdaki o "görünmez duvarı" yıkmaya karar verdim.
Önce bankacım ile dürüst bir sohbet başlattım. Ne iş yaparım, para akışlarım genelde ne yönde olur, bunları anlattım. Hesaplarım hakkında şeffaf davrandım.
Sadece sorun çıktığında değil, rutin olarak da iletişimde kalmaya çalıştım. Bazen bir fincan kahve içmeye uğradım, bazen telefonla hal hatır sordum. Küçük adımlar...
Finansal hedeflerimi, geleceğe yönelik planlarımı paylaştım. Yani, bankanın sadece işlem yaptığım bir kurum değil, hayatımın bir parçası olduğunu hissettirdim.
Beklentilerimi açıkça dile getirdim ama onların da benimle ilgili endişelerini dinledim. Empati kurmak çok önemliydi.
Gerçekten de, karşılıklı anlayışla bir köprü inşa ettik. Onlar benim düzenli ve güvenilir bir müşteri olduğumu anladılar, ben de onların neden bazı prosedürleri uyguladığını...
Bir sonraki yüksek meblağlı işlemimde, inanın bana, hiçbir sorun yaşamadım. Önceden bildirdim, "Şöyle bir işlemim olacak" dedim, gülümsediler... Onaylandı gitti.
İşin sırrı, bankanızla sadece işlem bazında değil, insan ilişkisi temelinde bir bağ kurmakmış. Onlar sizi tanıdıkça, güvendikçe, o engeller ortadan kalkıyor.
Hani derler ya, "güven inşa etmek zaman alır" diye. Aynen öyle oldu. Ama değdi mi? Kesinlikle değdi.
Şimdi bir yüksek miktarlı transfer mi? Gözüm kapalı, içim rahat. Çünkü artık bankam da beni tanıyor, ben de onları... İlişkimiz sağlam, yani.