O anı hatırlıyor musunuz? Telefonunuz bir anda kapandı mesela, kontör yok sandınız önce, ya da fatura borcu... Sonra bir mesaj geldi, "Hattınız ödeme yapılmadığı için kısıtlanmıştır." Kabus gibi bir an, değil mi? Tam da otomatik ödeme talimatı verdiğiniz o hattın borcuydu aslında, ama hesabınız askıdaydı, haberiniz yoktu. İşte her şey böyle ufak bir detayla başlar genellikle.
Hesabınızın askıya alındığını fark ettiğiniz o an var ya, hani bir alışveriş yapmaya çalışırsınız, kart "yetersiz bakiye" der, ama siz biliyorsunuz aslında para var... Sonra bankadan bir uyarı mesajı... Kalbiniz ağzınıza gelir, boğazınıza bir düğüm oturur. O an değil mi, bütün o otomatik ödemeler bir bir aklınıza düşer... Ne yapacağım şimdi, dersiniz, buz gibi terler dökülür.
Faturalar, kiralar, aidatlar, hatta o çok sevdiğiniz dizi platformunun aboneliği... Onlar hiç durmaz ki, sormaz ki "Senin hesabın askıya mı alındı?" diye. Onlar tıkır tıkır çekim yapmaya çalışır. Banka da her seferinde "başarısız işlem" diye geri döner, sonra tekrar dener, tekrar... Ne çaresizliktir o, bir yandan da sistemin acımasızlığı.
Biriken borçlar, üzerine binen faizler, gecikme bedelleri... Bazen küçük bir ihmal sanırsınız, sonra bir bakmışsınız, Everest Dağı kadar olmuş. Üstüne bir de kredi notunuzun düşüşü var, vallahi billahi, bir daha kredi çekerken yüzünüze bakmazlar, ya da öyle bir faizle verirler ki... Akıl karı değil, geleceğinizi ipotek altına almak gibi.
Ama niye oldu dersiniz ki bu? Bazen bir süredir kullanmadığınız bir hesap olur, unutursunuz. Bazen de bankanın bir güncellemesi, sizin gözden kaçırdığınız bir bildirim... Ve bingo! Hesap kapanır, askıya alınır. O arada içeride kalan otomatik talimatlar ne olacak, kim düşünecek bunu? İnsan o telaşta, o karmaşada nasıl hatırlasın, nasıl yetişsin her şeye...
Peki şimdi ne olacak dersiniz? İlk iş ne biliyor musunuz, paniklemekten vazgeçip hemen bankanızla iletişime geçmek. Abi ya, bu işler öyle "yarın hallederim" diye ertelenecek türden değil. Bir saniye bile önemli burada, her geçen dakika üzerine faiz bindiriyor. Hem de öyle sadece telefonla olmaz, şubeye gitmek gerekiyorsa gidilecek... Yüz yüze konuşmak, durumu tam olarak anlatmak şart.
Bankalar bu durumda nasıl bir yol izler sanıyorsunuz? Genelde ilk denemede ödeme başarısız olursa, birkaç gün sonra tekrar denerler. Bu süre zarfında hesabı aktifleştirirseniz ne âlâ, ama ya aktifleştiremezseniz? Yoksa o faturalar, o borçlar birikir de birikir... Bir de provizyon denen bir olay var, hani para aslında çekilmiş gibi görünür ama hesaba geçmemiştir... İşte o durum daha da karmaşık, daha da içinden çıkılmaz.
E, bir daha yaşanmasın diye ne yapmalı? Çok basit aslında. Bütün otomatik ödeme talimatlarınızın bir listesini tutun, hem de hangi hesaptan çekildiğini yazın. Düzenli olarak hesaplarınızı kontrol edin. Yoksa, o anlık "aman boşver"ler, sonra başınıza öyle bir iş açar ki, altından kalkamazsınız. Bir de, o askıya alınan hesabınızı tamamen kapatmayı düşünün, ne gerek var ki açık durup dert açmasına...
İnanın, bu durum sadece parayla ilgili değil. O yaşadığınız stres, o çaresizlik hissi... Gecelerce uyuyamazsınız, içinizi kemiren bir kurt olur. Finansal okuryazarlık dedikleri şey sadece yatırım yapmak değil, böyle "gözden kaçan" durumları önceden görüp tedbir almak da demek. Öyle değil mi? Hayat zaten yeterince zor, bir de kendi kendimize dert açmayalım... Kendinize bu iyiliği yapın.
Hesabınızın askıya alındığını fark ettiğiniz o an var ya, hani bir alışveriş yapmaya çalışırsınız, kart "yetersiz bakiye" der, ama siz biliyorsunuz aslında para var... Sonra bankadan bir uyarı mesajı... Kalbiniz ağzınıza gelir, boğazınıza bir düğüm oturur. O an değil mi, bütün o otomatik ödemeler bir bir aklınıza düşer... Ne yapacağım şimdi, dersiniz, buz gibi terler dökülür.
Faturalar, kiralar, aidatlar, hatta o çok sevdiğiniz dizi platformunun aboneliği... Onlar hiç durmaz ki, sormaz ki "Senin hesabın askıya mı alındı?" diye. Onlar tıkır tıkır çekim yapmaya çalışır. Banka da her seferinde "başarısız işlem" diye geri döner, sonra tekrar dener, tekrar... Ne çaresizliktir o, bir yandan da sistemin acımasızlığı.
Biriken borçlar, üzerine binen faizler, gecikme bedelleri... Bazen küçük bir ihmal sanırsınız, sonra bir bakmışsınız, Everest Dağı kadar olmuş. Üstüne bir de kredi notunuzun düşüşü var, vallahi billahi, bir daha kredi çekerken yüzünüze bakmazlar, ya da öyle bir faizle verirler ki... Akıl karı değil, geleceğinizi ipotek altına almak gibi.
Ama niye oldu dersiniz ki bu? Bazen bir süredir kullanmadığınız bir hesap olur, unutursunuz. Bazen de bankanın bir güncellemesi, sizin gözden kaçırdığınız bir bildirim... Ve bingo! Hesap kapanır, askıya alınır. O arada içeride kalan otomatik talimatlar ne olacak, kim düşünecek bunu? İnsan o telaşta, o karmaşada nasıl hatırlasın, nasıl yetişsin her şeye...
Peki şimdi ne olacak dersiniz? İlk iş ne biliyor musunuz, paniklemekten vazgeçip hemen bankanızla iletişime geçmek. Abi ya, bu işler öyle "yarın hallederim" diye ertelenecek türden değil. Bir saniye bile önemli burada, her geçen dakika üzerine faiz bindiriyor. Hem de öyle sadece telefonla olmaz, şubeye gitmek gerekiyorsa gidilecek... Yüz yüze konuşmak, durumu tam olarak anlatmak şart.
Bankalar bu durumda nasıl bir yol izler sanıyorsunuz? Genelde ilk denemede ödeme başarısız olursa, birkaç gün sonra tekrar denerler. Bu süre zarfında hesabı aktifleştirirseniz ne âlâ, ama ya aktifleştiremezseniz? Yoksa o faturalar, o borçlar birikir de birikir... Bir de provizyon denen bir olay var, hani para aslında çekilmiş gibi görünür ama hesaba geçmemiştir... İşte o durum daha da karmaşık, daha da içinden çıkılmaz.
E, bir daha yaşanmasın diye ne yapmalı? Çok basit aslında. Bütün otomatik ödeme talimatlarınızın bir listesini tutun, hem de hangi hesaptan çekildiğini yazın. Düzenli olarak hesaplarınızı kontrol edin. Yoksa, o anlık "aman boşver"ler, sonra başınıza öyle bir iş açar ki, altından kalkamazsınız. Bir de, o askıya alınan hesabınızı tamamen kapatmayı düşünün, ne gerek var ki açık durup dert açmasına...
İnanın, bu durum sadece parayla ilgili değil. O yaşadığınız stres, o çaresizlik hissi... Gecelerce uyuyamazsınız, içinizi kemiren bir kurt olur. Finansal okuryazarlık dedikleri şey sadece yatırım yapmak değil, böyle "gözden kaçan" durumları önceden görüp tedbir almak da demek. Öyle değil mi? Hayat zaten yeterince zor, bir de kendi kendimize dert açmayalım... Kendinize bu iyiliği yapın.