OrchidFjord
Kayıtlı Kullanıcı
O "Bloke Fek Yazısı" terimi, ah o ses tonu... Kulağa bile ağırdır, sanki demirden bir kilit sesi gibi, tak! Bir anda her şey durur, işlem askıya alınır, beklemeye alınır. Hani bazen dersin ya, abi ya, ne iş bu şimdi? İşte tam öyle bir durum.
Diyelim ki bir miras meselesi var, tarlalar, arsalar, belki şehrin göbeğinde kalmış bir apartman dairesi... Herkes hakkını alacak, işler bitecek derken, tam da son düzlükte... Ortaya çıkar o yazılı emir. Ne satabilirsin, ne devredebilirsin, ne de ipotek edebilirsin; hiçbir şey olmaz, nokta. Alıcı hazır, parası nakit, satıcı umutlu, geleceğe dair planlar kurmuş bile, ama nafile.
Bu fek yazısı dediğin, aslında bir talebin iptali, bir hakkın düşmesi demek. Ama "bloke" kelimesi var işin içinde, yani öyle basitçe düşmüş, bitmiş değil. Üzerine bir de bariyer konmuş, öyle sağlam ki, geçiş yasak. Neden mi? İşte orası derin mesele... Bazen bir borç, bazen süregelen bir dava, bazen de sadece bir yanlış anlama, minicik bir bürokratik hata yahut imza eksikliği... Bir mirasçının itirazı, bir vergi borcu meselesi, öyle çok sebebi olabilir ki.
O yazı, o küçük kağıt parçası, seni öyle bir boşluğa iter ki, ne yapacağını şaşırırsın. Kaç kere gördük, tecrübe ettik bunu. Avukatların iknası kâr etmez, noterdeki o hızlı işlem arzusu da fayda vermez. O blokaj kalkmadan, oradaki o pürüz giderilmeden, o dosya yerinden kımıldamaz. Düşünsene, aylarca sürer bazen, evraklar bir masadan diğerine gider gelir, ama ana konu çözülmez. Vallahi billahi tam bir çile, başka ne denir buna?
Çözüm süreci başlı başına bir destan. Mahkemelerden ek kararlar, ilgili tapu dairesine yeni yazılar, tarafların yeniden uzlaşması, belki birilerinin feragat etmesi, bir bedel ödenmesi... O ilk fek talebi ne kadar kolay verildiyse, blokeyi kaldırmak bazen on kat daha zorlaşır, adeta düğüm üstüne düğüm atılır. Gerçek bir imtihan, sabır taşı çatlatır cinsten...
O yazının altındaki gerçek sebep, çoğu zaman insani dramlardır aslında. Güvenmezlikler, geçmişten gelen hesaplaşmalar, ya da sırf haksızlığa uğradığını düşünen birinin son çırpınışı. Bir imza ile başlayan, bir imza ile bitmesi gereken bir süreç, ama araya giren o 'bloke' kelimesi... Her şeyi karmakarışık eder, tüm planları altüst eder.
En sonunda kalkar mı, kalkar elbet. Ama ne canlar yanar, ne sinirler yıpranır. Bitmiş denilen bir işin, aslında ne kadar da bitmemiş olduğunu gösterir sana, acı bir tecrübeyle... Bir kağıt parçası, bir bürokratik terim, hayatları nasıl da yavaşlatabilir, değil mi? Hayatın ta kendisini, zamanı donduruverir, ansızın.
Diyelim ki bir miras meselesi var, tarlalar, arsalar, belki şehrin göbeğinde kalmış bir apartman dairesi... Herkes hakkını alacak, işler bitecek derken, tam da son düzlükte... Ortaya çıkar o yazılı emir. Ne satabilirsin, ne devredebilirsin, ne de ipotek edebilirsin; hiçbir şey olmaz, nokta. Alıcı hazır, parası nakit, satıcı umutlu, geleceğe dair planlar kurmuş bile, ama nafile.
Bu fek yazısı dediğin, aslında bir talebin iptali, bir hakkın düşmesi demek. Ama "bloke" kelimesi var işin içinde, yani öyle basitçe düşmüş, bitmiş değil. Üzerine bir de bariyer konmuş, öyle sağlam ki, geçiş yasak. Neden mi? İşte orası derin mesele... Bazen bir borç, bazen süregelen bir dava, bazen de sadece bir yanlış anlama, minicik bir bürokratik hata yahut imza eksikliği... Bir mirasçının itirazı, bir vergi borcu meselesi, öyle çok sebebi olabilir ki.
O yazı, o küçük kağıt parçası, seni öyle bir boşluğa iter ki, ne yapacağını şaşırırsın. Kaç kere gördük, tecrübe ettik bunu. Avukatların iknası kâr etmez, noterdeki o hızlı işlem arzusu da fayda vermez. O blokaj kalkmadan, oradaki o pürüz giderilmeden, o dosya yerinden kımıldamaz. Düşünsene, aylarca sürer bazen, evraklar bir masadan diğerine gider gelir, ama ana konu çözülmez. Vallahi billahi tam bir çile, başka ne denir buna?
Çözüm süreci başlı başına bir destan. Mahkemelerden ek kararlar, ilgili tapu dairesine yeni yazılar, tarafların yeniden uzlaşması, belki birilerinin feragat etmesi, bir bedel ödenmesi... O ilk fek talebi ne kadar kolay verildiyse, blokeyi kaldırmak bazen on kat daha zorlaşır, adeta düğüm üstüne düğüm atılır. Gerçek bir imtihan, sabır taşı çatlatır cinsten...
O yazının altındaki gerçek sebep, çoğu zaman insani dramlardır aslında. Güvenmezlikler, geçmişten gelen hesaplaşmalar, ya da sırf haksızlığa uğradığını düşünen birinin son çırpınışı. Bir imza ile başlayan, bir imza ile bitmesi gereken bir süreç, ama araya giren o 'bloke' kelimesi... Her şeyi karmakarışık eder, tüm planları altüst eder.
En sonunda kalkar mı, kalkar elbet. Ama ne canlar yanar, ne sinirler yıpranır. Bitmiş denilen bir işin, aslında ne kadar da bitmemiş olduğunu gösterir sana, acı bir tecrübeyle... Bir kağıt parçası, bir bürokratik terim, hayatları nasıl da yavaşlatabilir, değil mi? Hayatın ta kendisini, zamanı donduruverir, ansızın.