Şimdi o bloke muhabbeti var ya, hani bir anda tak diye kesilir her şey. Hiçbir yere ulaşamazsın, paran orada durur ama sanki uzayda gibi... İşte o zaman bir mail düşer kutuna, "hesabınız geçici olarak bloke edilmiştir, ek belge istiyoruz" diye. İnsan bir afallar önce, ne oluyor, ne bitiyor diye... Hele ki acelen varsa, o sinir krizi cabası.
Vallahi billahi, bazen oturup düşündüğüm oluyor, bu ne perhiz ne lahana turşusu diye. Şimdi durduk yere niye benden bir şey istiyorlar ki? Sanki ben yeni gelmişim... Ama sonra anlıyorsun ki, işin aslı güvenlik falan filan. Kara para aklama mevzuları, terörün finansmanı... Dünyanın hali malum, artık her şeyin arkasında bir sebep var.
İşte o ek belgeler kısmı var ya, insanın sinirlerini hoplatan yer tam orası. Kimlik fotokopisi, adres belgesi, bazen banka hesap dökümü... Sanki her şeyi bilmiyorlarmış gibi. Ama ne yapacaksın, istiyorlar işte, yapacak bir şey de yok. O mektupların, e-postaların altındaki "aksi takdirde hesabınız kalıcı olarak kapatılabilir" tehdidi de cabası. İnsanı iyice köşeye sıkıştırıyorlar.
Şöyle bir durum da var; bazen ilk gönderdiğin belge yetmiyor. Bir de derler ki "bunun güncel hali lazım" ya da "şu tarafı okunaklı değil". Abi, çıldırırsın. Sanki ben kasten öyle yolladım. Bir gönderirsin, on gün beklersin, sonra "yok bu olmamış" derler. İşi uzattıkça uzatıyorlar resmen. Sabrın sınırlarını zorluyorlar, başka bir şey değil.
Aslında bakarsan, sakin kalmak lazım. Biliyorum, kolay değil, hele paran içerideyken... Ama ne kadar sinirlenirsen o kadar yanlış yaparsın. Belgeleri gönderirken her köşesinin net olmasına dikkat etmek, her harfin okunmasına özen göstermek lazım. Fotoğraf çekerken yansıma olmasın, ışık tam gelsin. Ufak tefek detaylar ama işin çözülmesini hızlandırıyor işte.
Bazen de soruyorlar, "bu paranın kaynağı ne?" diye. Hani diyelim ki bir ödeme geldi hesabına, normalde gelenden biraz farklı bir miktar. Pat diye soruyorlar işte. Nereden geldi, kimden geldi, niye geldi... İşte o zaman o paranın faturalarını, kontratlarını, ne bileyim banka dekontlarını falan hazırlamak gerekiyor. Adamların işi sağlamcı olmak abi, yapacak bir şey yok.
Bu arada, hani arayıp sorduğunda falan, müşteri hizmetlerindeki arkadaş da ne yapsın? Onlar da sistemin dişlileri. Bazen öyle boş boş konuşuyorlar gibi geliyor insana, ama aslında ellerinden gelen de o kadar. "İlgili birimlere ilettik", "sistemimizde görünüyor", "beklemedesiniz" laflarını duymaktan gına geliyor. Ama işte o "ilgili birim" dediği yer, senin o belgeleri tek tek inceleyen ekip.
Deneyimle sabit, bu işlerin pek kısa sürede bittiği görülmemiştir. Yani hazırlıklı olacaksın, belki bir hafta, belki on gün... Hatta bazen daha bile uzun sürebiliyor. Sürekli kontrol etmek, mail kutusunu yoklamak, belki arada bir arayıp nazikçe "durum ne oldu acaba" diye sormak... Ama dediğim gibi, nazikçe. Çünkü onlar da stresli bir iş yapıyorlar, gelen binlerce belgeyle uğraşıyorlar.
Sonuçta bu bir süreç. Can sıkıcı, yorucu, bazen insana "yeter artık!" dedirten bir süreç. Ama eninde sonunda çözülüyor. Yeter ki sen istenen belgeleri eksiksiz, doğru ve okunaklı bir şekilde ver. Ve biraz da sabır... Çokça sabır lazım abi bu durumlarda, çokça... Başka türlü olmuyor maalesef.
Vallahi billahi, bazen oturup düşündüğüm oluyor, bu ne perhiz ne lahana turşusu diye. Şimdi durduk yere niye benden bir şey istiyorlar ki? Sanki ben yeni gelmişim... Ama sonra anlıyorsun ki, işin aslı güvenlik falan filan. Kara para aklama mevzuları, terörün finansmanı... Dünyanın hali malum, artık her şeyin arkasında bir sebep var.
İşte o ek belgeler kısmı var ya, insanın sinirlerini hoplatan yer tam orası. Kimlik fotokopisi, adres belgesi, bazen banka hesap dökümü... Sanki her şeyi bilmiyorlarmış gibi. Ama ne yapacaksın, istiyorlar işte, yapacak bir şey de yok. O mektupların, e-postaların altındaki "aksi takdirde hesabınız kalıcı olarak kapatılabilir" tehdidi de cabası. İnsanı iyice köşeye sıkıştırıyorlar.
Şöyle bir durum da var; bazen ilk gönderdiğin belge yetmiyor. Bir de derler ki "bunun güncel hali lazım" ya da "şu tarafı okunaklı değil". Abi, çıldırırsın. Sanki ben kasten öyle yolladım. Bir gönderirsin, on gün beklersin, sonra "yok bu olmamış" derler. İşi uzattıkça uzatıyorlar resmen. Sabrın sınırlarını zorluyorlar, başka bir şey değil.
Aslında bakarsan, sakin kalmak lazım. Biliyorum, kolay değil, hele paran içerideyken... Ama ne kadar sinirlenirsen o kadar yanlış yaparsın. Belgeleri gönderirken her köşesinin net olmasına dikkat etmek, her harfin okunmasına özen göstermek lazım. Fotoğraf çekerken yansıma olmasın, ışık tam gelsin. Ufak tefek detaylar ama işin çözülmesini hızlandırıyor işte.
Bazen de soruyorlar, "bu paranın kaynağı ne?" diye. Hani diyelim ki bir ödeme geldi hesabına, normalde gelenden biraz farklı bir miktar. Pat diye soruyorlar işte. Nereden geldi, kimden geldi, niye geldi... İşte o zaman o paranın faturalarını, kontratlarını, ne bileyim banka dekontlarını falan hazırlamak gerekiyor. Adamların işi sağlamcı olmak abi, yapacak bir şey yok.
Bu arada, hani arayıp sorduğunda falan, müşteri hizmetlerindeki arkadaş da ne yapsın? Onlar da sistemin dişlileri. Bazen öyle boş boş konuşuyorlar gibi geliyor insana, ama aslında ellerinden gelen de o kadar. "İlgili birimlere ilettik", "sistemimizde görünüyor", "beklemedesiniz" laflarını duymaktan gına geliyor. Ama işte o "ilgili birim" dediği yer, senin o belgeleri tek tek inceleyen ekip.
Deneyimle sabit, bu işlerin pek kısa sürede bittiği görülmemiştir. Yani hazırlıklı olacaksın, belki bir hafta, belki on gün... Hatta bazen daha bile uzun sürebiliyor. Sürekli kontrol etmek, mail kutusunu yoklamak, belki arada bir arayıp nazikçe "durum ne oldu acaba" diye sormak... Ama dediğim gibi, nazikçe. Çünkü onlar da stresli bir iş yapıyorlar, gelen binlerce belgeyle uğraşıyorlar.
Sonuçta bu bir süreç. Can sıkıcı, yorucu, bazen insana "yeter artık!" dedirten bir süreç. Ama eninde sonunda çözülüyor. Yeter ki sen istenen belgeleri eksiksiz, doğru ve okunaklı bir şekilde ver. Ve biraz da sabır... Çokça sabır lazım abi bu durumlarda, çokça... Başka türlü olmuyor maalesef.