JadeSpectrum_1
Kayıtlı Kullanıcı
Hesap kartın aniden, hiç beklemediğin bir anda kullanılamaz hale geldiğinde, o anki şok, o donakalma hali... Hani dersin ya, "Vallahi billahi hiçbir şey yapmadım," işte o çaresizlik, o tarifsiz boşluk. ATM'nin o alaycı "İşleminiz gerçekleştirilemedi" mesajı, mobil bankacılığın ekranındaki o kırmızı uyarı, sanki tüm dünya sana karşı komplo kurmuş gibi. Kim bilir kaç gece uykusuz geçmiştir bu yüzden?
MASAK'ın buz gibi eli mi değdi, yoksa bir şikayet, bir ihbar mı tetikledi bu karmaşayı? Bilmezsin ki hangi köşeden geldi bu darbe. Bankanın müşteri hizmetleri desen, onlar da bir robot gibi tekrarlayıp durur aynı cümleleri: "Savcılık talimatı var efendim," "Suç duyurusu mevcut," "İşlem yapamıyoruz..." Sanki bu kelimeler tüm sorumluluğu üzerlerinden atıyor, seni o derin boşluğa daha da itiyor. İşte o an başlar o meşhur bekleyiş, o bitmek bilmez çile.
Sürecin uzunluğu, tam da o dipsiz kuyuya benzer; ne zaman dibe vuracağını, ne zaman bir ışık göreceğini asla kestiremezsin. Basit bir şüpheli işlem blokesi bazen birkaç gün içinde çözüme kavuşur, bankanın iç risk birimleri durumu analiz eder, 'temizsin' der ve açılır... Ya ama ya durum daha karmaşıksa, bir siber suçlar birimi devreye girdiyse, ortada bir dolandırıcılık iddiası, bir mağduriyet zinciri varsa, o zaman işler bambaşka boyutlara taşınır abi. Aylarca süren kovalamacalar, evraklar, dilekçeler...
Savcılık soruşturması dediğin, bir mekanizma, bir çark. Kendi ritmi var, kendi yavaşlığı... Polisler delil toplar, bankalardan HTS kayıtları istenir, IP adresleri peşine düşülür, sanal kimlikler deşifre edilmeye çalışılır. Bu arada senin hesabın kapalıdır, ticari hayatın durmuştur, belki de en basit faturalarını bile ödeyemiyorsundur. Ve o "masumiyet karinesi" denen şey, işte tam da o anda sana bir hiçmiş gibi gelir, ta ki ispat edene kadar suçsuz olduğunu. Ah, o ispat yükü...
Bir de şu var; blokenin türü ne? Bankanın kendi inisiyatifiyle attığı bir önlem mi, yoksa doğrudan savcılıktan gelen bir talimat mı? Bu ikisi arasında dağlar kadar fark var. Bankanınki belki birkaç evrakla, samimi bir görüşmeyle çözülebilirken, savcılığınki için o makamın bizzat bir 'talimat' vermesi gerekiyor blokenin kalkması için. Bu da demek oluyor ki, dosyanın ilerlemesi, delillerin toplanması, şüphelilerin tespit edilmesi... Uzun bir liste.
Düşünsene, banka sana "Şu kadar gün sonra açarız" diye bir garanti verse ne güzel olurdu değil mi? Ama yok, öyle bir lüks yok. Hukukun kendine özgü bir prosedürü, bir temposu var. Bazen bir dosya, takipsizlik kararı çıkana kadar aylarını alır, bazen de "kovuşturmaya yer olmadığı" kararı gecikir de gecikir. Her şey adliyelerin yoğunluğuna, savcının insiyatifine, delillerin karmaşıklığına bakar... bir bilmece gibi.
İnternet bankacılığı şifreleri, kimlik bilgileri, SIM kart kopyalama... Dolandırıcıların metotları o kadar çeşitli ki, senin ne kadar dikkatli olduğun bile bazen yetmez. Bir anlık dalgınlık, bir yanlış tık, ve hoop, kendini bu dipsiz kuyuya düşmüş buluverirsin. Blokenin kaldırılması için yapılan başvurular, verilen ifadeler, her biri birer tuğla misali, o duvarı örmeye, nihayetinde yıkmaya çalışan adımlar.
Peki ne kadar sürer bu işkence? İki hafta mı? İki ay mı? Yoksa altı ay mı? Valla billahi, kesin bir cevap vermek, boşluğa konuşmak gibi bir şey. Eğer konu basit bir hesap yanlışlığından kaynaklanıyorsa, belki birkaç gün... Ama işin içinde şüphe, suç unsuru, çoklu mağduriyet varsa, aylar sürebilir, hatta bazen bir yılı aşan durumlar bile görülür. Sabır, evet, sadece sabır... o da bir yere kadar tabii.
Bu süreçte bir avukat desteği, en azından bir kılavuz gibidir. Hukuki terimleri anlayan, dilekçelerin nasıl yazılması gerektiğini bilen, doğru kapıyı çalan bir profesyonel... İşte o zaman belki o dipsiz kuyunun dibinde minik bir ışık belirir. Yoksa tek başına bu labirentte kaybolmak işten bile değil. Kim bilir, belki de o ışık, aylarca süren bir bekleyişin sonunda verilen o "bloke kaldırma kararı"nın ta kendisidir. Ne kadar sevinirsin o an... tarifsiz bir rahatlama.
MASAK'ın buz gibi eli mi değdi, yoksa bir şikayet, bir ihbar mı tetikledi bu karmaşayı? Bilmezsin ki hangi köşeden geldi bu darbe. Bankanın müşteri hizmetleri desen, onlar da bir robot gibi tekrarlayıp durur aynı cümleleri: "Savcılık talimatı var efendim," "Suç duyurusu mevcut," "İşlem yapamıyoruz..." Sanki bu kelimeler tüm sorumluluğu üzerlerinden atıyor, seni o derin boşluğa daha da itiyor. İşte o an başlar o meşhur bekleyiş, o bitmek bilmez çile.
Sürecin uzunluğu, tam da o dipsiz kuyuya benzer; ne zaman dibe vuracağını, ne zaman bir ışık göreceğini asla kestiremezsin. Basit bir şüpheli işlem blokesi bazen birkaç gün içinde çözüme kavuşur, bankanın iç risk birimleri durumu analiz eder, 'temizsin' der ve açılır... Ya ama ya durum daha karmaşıksa, bir siber suçlar birimi devreye girdiyse, ortada bir dolandırıcılık iddiası, bir mağduriyet zinciri varsa, o zaman işler bambaşka boyutlara taşınır abi. Aylarca süren kovalamacalar, evraklar, dilekçeler...
Savcılık soruşturması dediğin, bir mekanizma, bir çark. Kendi ritmi var, kendi yavaşlığı... Polisler delil toplar, bankalardan HTS kayıtları istenir, IP adresleri peşine düşülür, sanal kimlikler deşifre edilmeye çalışılır. Bu arada senin hesabın kapalıdır, ticari hayatın durmuştur, belki de en basit faturalarını bile ödeyemiyorsundur. Ve o "masumiyet karinesi" denen şey, işte tam da o anda sana bir hiçmiş gibi gelir, ta ki ispat edene kadar suçsuz olduğunu. Ah, o ispat yükü...
Bir de şu var; blokenin türü ne? Bankanın kendi inisiyatifiyle attığı bir önlem mi, yoksa doğrudan savcılıktan gelen bir talimat mı? Bu ikisi arasında dağlar kadar fark var. Bankanınki belki birkaç evrakla, samimi bir görüşmeyle çözülebilirken, savcılığınki için o makamın bizzat bir 'talimat' vermesi gerekiyor blokenin kalkması için. Bu da demek oluyor ki, dosyanın ilerlemesi, delillerin toplanması, şüphelilerin tespit edilmesi... Uzun bir liste.
Düşünsene, banka sana "Şu kadar gün sonra açarız" diye bir garanti verse ne güzel olurdu değil mi? Ama yok, öyle bir lüks yok. Hukukun kendine özgü bir prosedürü, bir temposu var. Bazen bir dosya, takipsizlik kararı çıkana kadar aylarını alır, bazen de "kovuşturmaya yer olmadığı" kararı gecikir de gecikir. Her şey adliyelerin yoğunluğuna, savcının insiyatifine, delillerin karmaşıklığına bakar... bir bilmece gibi.
İnternet bankacılığı şifreleri, kimlik bilgileri, SIM kart kopyalama... Dolandırıcıların metotları o kadar çeşitli ki, senin ne kadar dikkatli olduğun bile bazen yetmez. Bir anlık dalgınlık, bir yanlış tık, ve hoop, kendini bu dipsiz kuyuya düşmüş buluverirsin. Blokenin kaldırılması için yapılan başvurular, verilen ifadeler, her biri birer tuğla misali, o duvarı örmeye, nihayetinde yıkmaya çalışan adımlar.
Peki ne kadar sürer bu işkence? İki hafta mı? İki ay mı? Yoksa altı ay mı? Valla billahi, kesin bir cevap vermek, boşluğa konuşmak gibi bir şey. Eğer konu basit bir hesap yanlışlığından kaynaklanıyorsa, belki birkaç gün... Ama işin içinde şüphe, suç unsuru, çoklu mağduriyet varsa, aylar sürebilir, hatta bazen bir yılı aşan durumlar bile görülür. Sabır, evet, sadece sabır... o da bir yere kadar tabii.
Bu süreçte bir avukat desteği, en azından bir kılavuz gibidir. Hukuki terimleri anlayan, dilekçelerin nasıl yazılması gerektiğini bilen, doğru kapıyı çalan bir profesyonel... İşte o zaman belki o dipsiz kuyunun dibinde minik bir ışık belirir. Yoksa tek başına bu labirentte kaybolmak işten bile değil. Kim bilir, belki de o ışık, aylarca süren bir bekleyişin sonunda verilen o "bloke kaldırma kararı"nın ta kendisidir. Ne kadar sevinirsin o an... tarifsiz bir rahatlama.
