DeryaSoul
Kayıtlı Kullanıcı
Bir sabah, hani uyanırsın da her şey yolunda sanırsın ya, işte tam öyle bir anda, en sevdiğin kahve dükkanında, tam da o enfes latteyi öderken kartın reddedilir… Ekran bembeyaz, pos cihazından gelen o acımasız ‘işlem başarısız’ sesi kulaklarında çınlar. İlk başta şaşırırsın, "Yanlış kart mı verdim acaba?" diye düşünürsün, sonra tekrar denersin, yine aynı. İşte o an anlarsın: kartın bloke edilmiş, tam da güne başlarken, neşenin tam ortasında bir darbe yersin sanki...
Hani önce bir hafif panik başlar ya içten içe, hemen uygulamaya koşarsın, oradan bir şeyler karıştırırsın, belki şifremi mi yanlış girdim, limit mi bitti diye... Ama yok, ne limit sorunu, ne de şifre hatası. Her şey normal gibi görünüyor ama değil. İşte tam o zaman anlarsın ki o can sıkıcı an gelip çatmış, bankayla bir hasbihal etme vakti... Çağrı merkezinin o bitmek bilmeyen melodisini dinlemek zorunda kalırsın, bir yandan da günün planları akıp gider gözünün önünden, sanki bütün dünya durmuş da sen bekliyorsun bir tek.
Sonunda o insancıl ses belirir hattın diğer ucunda, "Nasılsınız, size nasıl yardımcı olabilirim?" der. Sen de o anki telaşla "Kartım bloke oldu, vallahi ne oldu anlamadım!" diye dökülüverirsin içini. O da nazikçe kimlik doğrulama adımlarına başlar, her zamanki prosedürler... Anne kızlık soyadı, doğum tarihi, güvenlik sorusu derken, bir dedektif filminin içindeymişsin gibi hissedersin kendini, kimliğini ispatlama telaşı sarar dört bir yanını... Sanki sen sen değilsin de kanıtlaman gereken birisin.
Ve işte o kritik an gelir çatar: "Son birkaç harcamanızı hatırlıyor musunuz?" diye sorar. Beyninde bir ışık hızıyla dönmeye başlar dünün, ondan önceki günün tüm alışverişleri... Aklında bin bir tilki dolaşır, acaba en son nerede kullanmıştım, kaç liraydı, kim bilir hangi saçma sapan şeyi almıştım... O anki stresle her şey birbirine karışır, bir anlık boşluk hissedersin, hani tam dilinin ucundadır da bir türlü söyleyemezsin ya... İşte öyle bir çaresizlik sarar insanı.
Sonra aniden zihninde bir şimşek çakar, "Hah! Hatırladım!" dersin içinden. Geçen gün o süpermarketten aldığım süt, ekmek... Öğlen arkadaşla içtiğimiz kahve... Akşam sipariş ettiğim o malum pizza! Her bir detayı, hatta saatini bile hatırlayıverirsin birden. O anki rahatlama paha biçilmezdir, sanki koca bir yük kalkar omuzlarından. Tek tek sayarsın harcamaları, o da teyit eder. "Evet, bilgiler doğru, blokenizi kaldırıyorum." der, ve o ses adeta bir kurtarıcı gibi gelir kulağına.
İşte o an derin bir nefes alırsın, bir anlık gerginlik sonrası gelen o tarifsiz huzur... Aslında bankanın da hakkı var abi ya, kimlik hırsızlığı falan filan, düşünsene, dünyanın çivisi çıkmış. Bu tür güvenlik önlemleri sayesinde biz de bir nebze güvende hissediyoruz. Ama bazen de insan kendi kendine söyleniyor, "Ya unutursam son harcamalarımı? O zaman ne olacak?" diye bir düşünce geçer akıldan... Neyse ki bu sefer hatırladık, atlattık, yolumuza devam ediyoruz. Bir dahaki sefere daha dikkatli olmak gerek belki de, her harcamanın ufak bir notunu tutmak mı lazım ne... Kim bilir.
Hani önce bir hafif panik başlar ya içten içe, hemen uygulamaya koşarsın, oradan bir şeyler karıştırırsın, belki şifremi mi yanlış girdim, limit mi bitti diye... Ama yok, ne limit sorunu, ne de şifre hatası. Her şey normal gibi görünüyor ama değil. İşte tam o zaman anlarsın ki o can sıkıcı an gelip çatmış, bankayla bir hasbihal etme vakti... Çağrı merkezinin o bitmek bilmeyen melodisini dinlemek zorunda kalırsın, bir yandan da günün planları akıp gider gözünün önünden, sanki bütün dünya durmuş da sen bekliyorsun bir tek.
Sonunda o insancıl ses belirir hattın diğer ucunda, "Nasılsınız, size nasıl yardımcı olabilirim?" der. Sen de o anki telaşla "Kartım bloke oldu, vallahi ne oldu anlamadım!" diye dökülüverirsin içini. O da nazikçe kimlik doğrulama adımlarına başlar, her zamanki prosedürler... Anne kızlık soyadı, doğum tarihi, güvenlik sorusu derken, bir dedektif filminin içindeymişsin gibi hissedersin kendini, kimliğini ispatlama telaşı sarar dört bir yanını... Sanki sen sen değilsin de kanıtlaman gereken birisin.
Ve işte o kritik an gelir çatar: "Son birkaç harcamanızı hatırlıyor musunuz?" diye sorar. Beyninde bir ışık hızıyla dönmeye başlar dünün, ondan önceki günün tüm alışverişleri... Aklında bin bir tilki dolaşır, acaba en son nerede kullanmıştım, kaç liraydı, kim bilir hangi saçma sapan şeyi almıştım... O anki stresle her şey birbirine karışır, bir anlık boşluk hissedersin, hani tam dilinin ucundadır da bir türlü söyleyemezsin ya... İşte öyle bir çaresizlik sarar insanı.
Sonra aniden zihninde bir şimşek çakar, "Hah! Hatırladım!" dersin içinden. Geçen gün o süpermarketten aldığım süt, ekmek... Öğlen arkadaşla içtiğimiz kahve... Akşam sipariş ettiğim o malum pizza! Her bir detayı, hatta saatini bile hatırlayıverirsin birden. O anki rahatlama paha biçilmezdir, sanki koca bir yük kalkar omuzlarından. Tek tek sayarsın harcamaları, o da teyit eder. "Evet, bilgiler doğru, blokenizi kaldırıyorum." der, ve o ses adeta bir kurtarıcı gibi gelir kulağına.
İşte o an derin bir nefes alırsın, bir anlık gerginlik sonrası gelen o tarifsiz huzur... Aslında bankanın da hakkı var abi ya, kimlik hırsızlığı falan filan, düşünsene, dünyanın çivisi çıkmış. Bu tür güvenlik önlemleri sayesinde biz de bir nebze güvende hissediyoruz. Ama bazen de insan kendi kendine söyleniyor, "Ya unutursam son harcamalarımı? O zaman ne olacak?" diye bir düşünce geçer akıldan... Neyse ki bu sefer hatırladık, atlattık, yolumuza devam ediyoruz. Bir dahaki sefere daha dikkatli olmak gerek belki de, her harcamanın ufak bir notunu tutmak mı lazım ne... Kim bilir.