Hesabına bir güzel bloke konuldu mu, geçmiş olsun. Durum vahim, hele bir de yeni para girişi olacaksa o hesaba… Vallahi merak etme, yalnız değilsin bu dertte. Bankacılık sisteminin o karmaşık sarmalında, icra memurlarının soğuk tebligatlarıyla tanışan herkesin aklını kurcalayan bir soru bu: "Eski borç yüzünden kilitlenen hesaba düşen taze para, direkt kepçe misali çekilir mi?"
İcra ve İflas Kanunu'nun o kasvetli maddeleri, borçluyu bir nevi avcı-av ilişkisine sokar hukuk aleminde. Mevduat hesabı dediğin, borçlunun finansal hayat damarıdır; borçlunun mal varlığına dahil, alacaklının o gözü dönmüş taleplerini karşılamak için bekleyen bir potansiyel kaynak. Bloke kararı, bankanın o hesaptaki parayı üçüncü bir şahıs olarak muhafaza etmesi, borçluya ödeme yapmaması emridir, direkt icra dairesinden, tepeden inme... Abi, öyle kafana göre çekemezsin o parayı, öyle bir dünya yok artık.
Gel gör ki, bloke dediğin sadece mevcut bakiyeyi mi kapsar, yoksa o tarihten sonra hesaba girecek paraları da mı esir alır, işte düğüm burada. Yargıtay'ın o "içtihat" denen bilgelik pınarları, bu konuda çok net aslında, ama sen yine de anlamak için biraz hukuk jargonu bilmen lazım... Haciz ihbarnamesinin bankaya tebliğ edildiği an var ya, işte o an, hesapta ne varsa, o kadarı blokeye tabidir; o an itibarıyla mevduat haczedilmiş sayılır. Nokta.
Ama sonraki aşamalar... Durum daha da karmaşıklaşır. Bankalararası Kart Merkezi'nin o derin dehlizlerinde, çoğu zaman sistemsel bir fiili bloke mekanizması çalışır. Tebliğ edilen haciz, o andaki bakiye için geçerliyken, bankalar genellikle risk yönetimi adı altında, hesaba *gelecek* paraları da otomatik olarak dondurma eğilimindedir. Yani, ihbarname tebliğinden sonra hesaba yatırılan paralar için de banka, alacaklı adına bir nevi "kamyon kasası" görevi üstlenir. İnsan sormadan edemiyor, bu durum hukuki mi?
Hukuken tartışmalı bir alan bu, vallahi. Teknik olarak, icra dairesinden gelen haciz ihbarnamesi, "şu an" itibarıyla mevcut mevduatı kapsar. Gelecekteki alacakların haczi, aslında ayrı bir hukuki prosedür ve şartlara tabidir; genel bir icra takibi ile otomatikman gelecekteki paranın da bloke edilmesi, her zaman mutlak doğru değildir. Ama pratikte... işte orada işler değişiyor. Banka, o meşhur "basiretli tacir" edasıyla hareket edip, ileride doğabilecek sorumluluklardan kaçınmak için çoğu zaman fiili bloke uygulamasını genişletir.
Sistemin acımasızlığı da burada devreye girer. Borçlu, hesabına giren paranın "yeni" olduğunu iddia edip, bunun mevcut haciz kapsamında olmadığını savunsa da, banka genellikle bu parayı da bloke edilmiş tutara dahil eder. Çünkü banka için risk, ödemeyi yapıp sonra alacaklıya karşı sorumlu kalmaktır. Onlar garantici abi... "Üçüncü şahıs" konumundaki bankanın icra müdürüne ya da ilgili alacaklıya durumu bildirmesi, paranın akıbetinin tayini için kritik önem taşır.
Peki, ne yapmak lazım? Boşuna avukatlar ortalıkta cirit atmıyor bu memlekette. Eğer hesabınıza bloke konulduktan sonra gelen para da bloke edildiyse ve siz bunun hukuka aykırı olduğunu düşünüyorsanız, icra mahkemesine başvurmaktan başka çareniz yok. "Şikayet" denen o hukuki mekanizma, borçlunun elindeki en büyük kozlardan biri... Bu, bankanın fiili uygulamasının yasal olup olmadığını, haciz ihbarnamesinin kapsamını aşan bir durum olup olmadığını değerlendirmenin tek yoludur.
Unutma ki, banka dediğin, seninle dostluk kurmak için kurulmuş bir müessese değil, kâr odaklı bir ticari kuruluştur. Onların önceliği, kendi risklerini minimize etmek. Bu yüzden, yasal zemin ne olursa olsun, bir kere bloke tuşuna basıldı mı, hesaba akan her kuruşu potansiyel bir haciz konusu olarak görürler. Ne diyelim, paranızı güvenceye almak, hukuki haklarınızı bilmek, bu "finansal orman kanunlarında" hayatta kalmanın yegane yolu... Yoksa o taze paralar da buhar olup uçar gider.
İcra ve İflas Kanunu'nun o kasvetli maddeleri, borçluyu bir nevi avcı-av ilişkisine sokar hukuk aleminde. Mevduat hesabı dediğin, borçlunun finansal hayat damarıdır; borçlunun mal varlığına dahil, alacaklının o gözü dönmüş taleplerini karşılamak için bekleyen bir potansiyel kaynak. Bloke kararı, bankanın o hesaptaki parayı üçüncü bir şahıs olarak muhafaza etmesi, borçluya ödeme yapmaması emridir, direkt icra dairesinden, tepeden inme... Abi, öyle kafana göre çekemezsin o parayı, öyle bir dünya yok artık.
Gel gör ki, bloke dediğin sadece mevcut bakiyeyi mi kapsar, yoksa o tarihten sonra hesaba girecek paraları da mı esir alır, işte düğüm burada. Yargıtay'ın o "içtihat" denen bilgelik pınarları, bu konuda çok net aslında, ama sen yine de anlamak için biraz hukuk jargonu bilmen lazım... Haciz ihbarnamesinin bankaya tebliğ edildiği an var ya, işte o an, hesapta ne varsa, o kadarı blokeye tabidir; o an itibarıyla mevduat haczedilmiş sayılır. Nokta.
Ama sonraki aşamalar... Durum daha da karmaşıklaşır. Bankalararası Kart Merkezi'nin o derin dehlizlerinde, çoğu zaman sistemsel bir fiili bloke mekanizması çalışır. Tebliğ edilen haciz, o andaki bakiye için geçerliyken, bankalar genellikle risk yönetimi adı altında, hesaba *gelecek* paraları da otomatik olarak dondurma eğilimindedir. Yani, ihbarname tebliğinden sonra hesaba yatırılan paralar için de banka, alacaklı adına bir nevi "kamyon kasası" görevi üstlenir. İnsan sormadan edemiyor, bu durum hukuki mi?
Hukuken tartışmalı bir alan bu, vallahi. Teknik olarak, icra dairesinden gelen haciz ihbarnamesi, "şu an" itibarıyla mevcut mevduatı kapsar. Gelecekteki alacakların haczi, aslında ayrı bir hukuki prosedür ve şartlara tabidir; genel bir icra takibi ile otomatikman gelecekteki paranın da bloke edilmesi, her zaman mutlak doğru değildir. Ama pratikte... işte orada işler değişiyor. Banka, o meşhur "basiretli tacir" edasıyla hareket edip, ileride doğabilecek sorumluluklardan kaçınmak için çoğu zaman fiili bloke uygulamasını genişletir.
Sistemin acımasızlığı da burada devreye girer. Borçlu, hesabına giren paranın "yeni" olduğunu iddia edip, bunun mevcut haciz kapsamında olmadığını savunsa da, banka genellikle bu parayı da bloke edilmiş tutara dahil eder. Çünkü banka için risk, ödemeyi yapıp sonra alacaklıya karşı sorumlu kalmaktır. Onlar garantici abi... "Üçüncü şahıs" konumundaki bankanın icra müdürüne ya da ilgili alacaklıya durumu bildirmesi, paranın akıbetinin tayini için kritik önem taşır.
Peki, ne yapmak lazım? Boşuna avukatlar ortalıkta cirit atmıyor bu memlekette. Eğer hesabınıza bloke konulduktan sonra gelen para da bloke edildiyse ve siz bunun hukuka aykırı olduğunu düşünüyorsanız, icra mahkemesine başvurmaktan başka çareniz yok. "Şikayet" denen o hukuki mekanizma, borçlunun elindeki en büyük kozlardan biri... Bu, bankanın fiili uygulamasının yasal olup olmadığını, haciz ihbarnamesinin kapsamını aşan bir durum olup olmadığını değerlendirmenin tek yoludur.
Unutma ki, banka dediğin, seninle dostluk kurmak için kurulmuş bir müessese değil, kâr odaklı bir ticari kuruluştur. Onların önceliği, kendi risklerini minimize etmek. Bu yüzden, yasal zemin ne olursa olsun, bir kere bloke tuşuna basıldı mı, hesaba akan her kuruşu potansiyel bir haciz konusu olarak görürler. Ne diyelim, paranızı güvenceye almak, hukuki haklarınızı bilmek, bu "finansal orman kanunlarında" hayatta kalmanın yegane yolu... Yoksa o taze paralar da buhar olup uçar gider.