IndigoPizzicato
Kayıtlı Kullanıcı
Banka hesabın mı bloke oldu, aman efendim "dolandırıcılıktan" mı ibaresi düştü ekranına? Hah, geçmiş olsun. Önce bir panik, bir "ben ne yaptım şimdi" durumu yaşanır, biliyorum. Sonra başlarsın araştırmaya, "hesap blokesi nasıl kalkar, dolandırıcılık blokesi kaldırma dilekçesi örneği" falan filan... Abi ya, vallahi billahi bu işler sandığınız gibi değil. Ne bekliyordun ki, pat diye açılmasını mı? Sistem böyle çalışmıyor maalesef...
Şimdi gelelim şu meşhur dolandırıcılık blokesi kaldırma dilekçesine. Millet bunu büyülü bir değnek sanıyor herhalde, yazınca her şey düzelecek zannediyor. Alakası yok. O dilekçe, sadece ve sadece senin derdini, "olayın senin kontrolün dışında geliştiğini" anlatmaya çalıştığın, resmi bir evrak parçası, hepsi bu. Yani bir formalite aslında, bir kapı çalma şekli. Yoksa dilekçe yazdın diye kimse sana kırmızı halı sermez...
Bloke niye konuyor sanıyorsun ki? Banka durup dururken mi kafana göre "al senin hesabını bloke edelim" diyor? Elbette hayır. Ya bir şikayet vardır, ya bir transferdeki anormal durum gözlerine batmıştır, ya da en kötüsü, senin hesabından başka bir dolandırıcılık vakası tespit edilmiştir. Bu durumda banka, kendini ve diğer müşterilerini korumak zorunda, haksız da değil, öyle değil mi? Savcılık, MASAK falan devreye girince zaten yapacak bir şey kalmıyor, bloke kaçınılmaz oluyor...
Peki bu dilekçenin içine ne zırvalıklar yazıyorlar, akıl sır ermiyor. "Ben masumum, ekmeğimle oynuyorsunuz" gibi duygusal tiratlar mı istersin, yoksa olayın en alakasız detaylarını saatlerce anlatan romanlar mı? Bunlar kimsenin umurunda değil, kimse senin mağduriyet hikayeni dinlemekle yükümlü değil. Onlar somut delil ister, net bilgi ister, olayın kronolojik akışını ister. Sana ne abi karşı tarafın niyetinden, senin tek görevin kendi durumunu, yasal çerçevede, olabildiğince net ve sade anlatmak...
Yani demem o ki, samimi olacaksın arkadaş, samimi. Ne yaşandıysa, nasıl yaşandıysa, hiçbir detayı atlamadan, hiçbir şeyi süslemeden yazacaksın. Yalan dolan, çarpıtma falan sakın ola... Zaten en ufak bir çelişkide yakalanırsın, sonra bir daha o bloke kalkar mı, kim bilir. Kendi ayağına sıkmak gibi bir şey bu. Gerçekler neyse, onu olduğu gibi ortaya koyacaksın, en çıplak haliyle, başka yolu yok...
Dilekçeyi verdin, oh mis gibi bitti mi sanıyorsun? Hı hı, tabii. Şimdi başlıyor asıl süreç. Bekle babam bekle... Bankanın kendi iç prosedürleri var, savcılığın soruşturma süreçleri var. Her birim kendi işini yapacak, kendi evraklarını inceleyecek. Belki senden ek bilgi isteyecekler, belki başka belgeler talep edecekler. Yani öyle bir dilekçeyle iş bitmiyor, bu iş bildiğin takip işi, sabır işi...
Her şeyi dilekçeye yazıp köşeye çekilmek, "ben gönderdim" demekle olmuyor bu işler. Gönderdin mi? Güzel. Şimdi ara, sorgula, takip et. Hangi aşamada, kime gitti, ne zaman dönüş olur? Sürekli peşinde olacaksın. Bu işin peşini bırakırsan, o dilekçe tozlu raflarda unutulur gider, vallahi billahi. Kimse sana özel bir hizmet sunmuyor, unutma. Kendi işinin takipçisi sen olacaksın...
Banka senin dilekçeni aldı diye hemen açacak sanma sakın. Onlar da savcılıktan gelecek yazıyı bekleyecekler. Eğer savcılık seni "mağdur" olarak görüp takipsizlik kararı verirse ya da soruşturmayı farklı yöne çekerse, o zaman banka da blokeni kaldırır. Ama bu süreç haftalar, bazen aylar sürebilir, buna hazırlıklı ol. Yani öyle kafana göre bir metinle iş yürümez, sistemin gerektirdiği bir akış var...
Sakın ha, "aman efendim ben mağdurum, ekmeğimden oldum" gibi sulu göz cümleleri yazma. Veya "beni kandırdılar, ben safım" falan... Kimsenin umurunda olmaz ki, kimse senin naifliğine puan vermez. Olaya teknik bakacaklar, hukuki bakacaklar. Sen ne zaman, kime, hangi gerekçeyle para gönderdin? Karşılığında ne bekliyordun? Bunlar önemli. Duygu sömürüsü değil, bilgi akışı isteyecekler...
Bu iş, bildiğin bir bürokrasi savaşı abi ya, vallahi. O yüzden baştan söyleyeyim, kolay değil. Ama doğru adımları atarsan, ısrarcı olursan ve en önemlisi, dürüst olursan, bu işin üstesinden gelirsin. Pes etmek yok. Ben çok gördüm böylelerini, "yok abi kalkmaz bu bloke" deyip kenara çekilenleri... Sonra bir bakıyorsun, azıcık çabayla aslında ne kadar kolaymış işler... Yeter ki doğru dili kullan, doğru kapıyı çal...
Şimdi gelelim şu meşhur dolandırıcılık blokesi kaldırma dilekçesine. Millet bunu büyülü bir değnek sanıyor herhalde, yazınca her şey düzelecek zannediyor. Alakası yok. O dilekçe, sadece ve sadece senin derdini, "olayın senin kontrolün dışında geliştiğini" anlatmaya çalıştığın, resmi bir evrak parçası, hepsi bu. Yani bir formalite aslında, bir kapı çalma şekli. Yoksa dilekçe yazdın diye kimse sana kırmızı halı sermez...
Bloke niye konuyor sanıyorsun ki? Banka durup dururken mi kafana göre "al senin hesabını bloke edelim" diyor? Elbette hayır. Ya bir şikayet vardır, ya bir transferdeki anormal durum gözlerine batmıştır, ya da en kötüsü, senin hesabından başka bir dolandırıcılık vakası tespit edilmiştir. Bu durumda banka, kendini ve diğer müşterilerini korumak zorunda, haksız da değil, öyle değil mi? Savcılık, MASAK falan devreye girince zaten yapacak bir şey kalmıyor, bloke kaçınılmaz oluyor...
Peki bu dilekçenin içine ne zırvalıklar yazıyorlar, akıl sır ermiyor. "Ben masumum, ekmeğimle oynuyorsunuz" gibi duygusal tiratlar mı istersin, yoksa olayın en alakasız detaylarını saatlerce anlatan romanlar mı? Bunlar kimsenin umurunda değil, kimse senin mağduriyet hikayeni dinlemekle yükümlü değil. Onlar somut delil ister, net bilgi ister, olayın kronolojik akışını ister. Sana ne abi karşı tarafın niyetinden, senin tek görevin kendi durumunu, yasal çerçevede, olabildiğince net ve sade anlatmak...
Yani demem o ki, samimi olacaksın arkadaş, samimi. Ne yaşandıysa, nasıl yaşandıysa, hiçbir detayı atlamadan, hiçbir şeyi süslemeden yazacaksın. Yalan dolan, çarpıtma falan sakın ola... Zaten en ufak bir çelişkide yakalanırsın, sonra bir daha o bloke kalkar mı, kim bilir. Kendi ayağına sıkmak gibi bir şey bu. Gerçekler neyse, onu olduğu gibi ortaya koyacaksın, en çıplak haliyle, başka yolu yok...
Dilekçeyi verdin, oh mis gibi bitti mi sanıyorsun? Hı hı, tabii. Şimdi başlıyor asıl süreç. Bekle babam bekle... Bankanın kendi iç prosedürleri var, savcılığın soruşturma süreçleri var. Her birim kendi işini yapacak, kendi evraklarını inceleyecek. Belki senden ek bilgi isteyecekler, belki başka belgeler talep edecekler. Yani öyle bir dilekçeyle iş bitmiyor, bu iş bildiğin takip işi, sabır işi...
Her şeyi dilekçeye yazıp köşeye çekilmek, "ben gönderdim" demekle olmuyor bu işler. Gönderdin mi? Güzel. Şimdi ara, sorgula, takip et. Hangi aşamada, kime gitti, ne zaman dönüş olur? Sürekli peşinde olacaksın. Bu işin peşini bırakırsan, o dilekçe tozlu raflarda unutulur gider, vallahi billahi. Kimse sana özel bir hizmet sunmuyor, unutma. Kendi işinin takipçisi sen olacaksın...
Banka senin dilekçeni aldı diye hemen açacak sanma sakın. Onlar da savcılıktan gelecek yazıyı bekleyecekler. Eğer savcılık seni "mağdur" olarak görüp takipsizlik kararı verirse ya da soruşturmayı farklı yöne çekerse, o zaman banka da blokeni kaldırır. Ama bu süreç haftalar, bazen aylar sürebilir, buna hazırlıklı ol. Yani öyle kafana göre bir metinle iş yürümez, sistemin gerektirdiği bir akış var...
Sakın ha, "aman efendim ben mağdurum, ekmeğimden oldum" gibi sulu göz cümleleri yazma. Veya "beni kandırdılar, ben safım" falan... Kimsenin umurunda olmaz ki, kimse senin naifliğine puan vermez. Olaya teknik bakacaklar, hukuki bakacaklar. Sen ne zaman, kime, hangi gerekçeyle para gönderdin? Karşılığında ne bekliyordun? Bunlar önemli. Duygu sömürüsü değil, bilgi akışı isteyecekler...
Bu iş, bildiğin bir bürokrasi savaşı abi ya, vallahi. O yüzden baştan söyleyeyim, kolay değil. Ama doğru adımları atarsan, ısrarcı olursan ve en önemlisi, dürüst olursan, bu işin üstesinden gelirsin. Pes etmek yok. Ben çok gördüm böylelerini, "yok abi kalkmaz bu bloke" deyip kenara çekilenleri... Sonra bir bakıyorsun, azıcık çabayla aslında ne kadar kolaymış işler... Yeter ki doğru dili kullan, doğru kapıyı çal...