SudeMoon
Kayıtlı Kullanıcı
Yanlış EFT'yi fark ettiğin o an var ya, hani tuşa bastıktan saniyeler sonra beyninde şimşekler çakar, işte o an... Dünyan başına yıkılır, nefes almayı unutursun, kalbin deli gibi atmaya başlar. Abi ya, vallahi billahi o soğuk ter boşuna değil, çünkü o giden paranın geri gelmeme ihtimali bir karabasan gibi çöker üzerine. Ama durun bakalım, hemen her şeyi bir kenara bırakıp teslim olmayın, çünkü bu hikâyenin bir de dönüşü var. Ben o yolu yürümüş biri olarak size şimdi o gizemi aralıyorum, o blokenin nasıl geri çekildiğini adım adım anlatacağım.
Hız, abi, hız! Mesele bu. Yanlış bir EFT gönderdiğini anladığın an ne yapıyorsun? Paniklemek mi? Hayır, asla! Bir saniye bile kaybetmeden, o an, o dakika bankanı arıyorsun. İşte işin sırrı bu; zira saniyelerle yarışırsın. O arama o kadar kritik ki, paranın karşı hesaba düşüp düşmediği bile değişebilir bu hızla... Belki daha provizyonda takılı kalmıştır, belki de bankanın inisiyatifiyle işlem henüz tamamlanmadan durdurulabilir. Yani o telefonu çevirmemek, bizzat kendi ellerinle o parayı çöpe atmak demek, unutma bunu.
Peki, banka ne yapar bu durumda? Banka personeli, elinden geleni ardına koymaz, emin olun. Sizin yanlışlıkla gönderdiğiniz o paranın iadesi için bir talep oluşturur. Karşı bankayla iletişime geçerler, işlem detaylarını paylaşırlar. Ancak burada bir kritik nokta var: Paranın ulaştığı hesap sahibinin onayı. Evet, doğru duydunuz, banka tek taraflı olarak parayı geri çekemez; alıcı rızası şart. İşte bu, işin en çetrefilli kısmı, işler burada tıkanabiliyor bazen, hatta çoğu zaman... Yani bir nevi iki dudağın arasında kalmışsın gibi bir durum.
Peki ya paranın gittiği kişi? İşte bütün senaryo burada düğümleniyor. Eğer o kişi iyi niyetli biriyse, ki genelde öyle olmasını umarız, bankanın kendisine ulaşmasıyla birlikte iade işlemini onaylar ve para anında geri döner. Ama ya kötü niyetliyse? Ya da daha kötüsü, o hesabın sahibi, bankayı aramalarından bile haberdar değilse, belki de yıllardır kullanmadığı bir hesaptır... İşte o zaman işler biraz daha karmaşık bir hal alır, çünkü devreye başka mekanizmaların girmesi gerekir. Unutmayın, o parayı haksız yere elinde tutan kişi, hukuken "sebepsiz zenginleşmiş" sayılır, bunu bilmek lazım.
Hukuki süreç mi dediniz? İşte orada, eğer alıcı rıza göstermezse, bankanın size verebileceği tek şey alıcının kimlik bilgileri olur, tabii yasal bir taleple. Sonrasında ise artık top tamamen sizin sahanızda. Bir dilekçe ile savcılığa ya da icra hukuk mahkemesine başvurup "sebepsiz zenginleşme" davası açmanız gerekir. Ama gelin görün ki bu süreçler zaman alır, moral bozar, hele bir de o paranın boyutu büyükse, inanın... Yani, bankanın yapabildikleri bir yere kadar, gerisi sizin azminize, takibinize kalıyor, hak arama mücadeleniz başlıyor. İşte o noktada devreye avukatlar falan giriyor, yeni bir masraf kapısı yani.
Bu işin en baştan olmaması için ne yapmalı? Cevabı çok basit aslında: Kontrol, kontrol, kontrol! Her EFT işleminde, alıcı adını, soyadını ve IBAN numarasını, gözlerinle iki kez, hatta üç kez kontrol etmelisin. Eğer sürekli para gönderdiğin bir hesap ise, şablon olarak kaydetmek en doğrusu. Hatta ilk kez göndereceksen, önce 1 TL gibi sembolik bir miktar gönderip onay alıp sonra ana meblağı göndermek gibi bir taktik de var. Bu tür ufak adımlar, seni büyük dertlerden kurtarır, inanın ki o iki saniyelik ek kontrol, o sonradan yaşayacağın aylarca sürecek stresi ve uykusuzluğu engeller.
Benim başıma geldiğinde yaşadığım o süreç, inanın bana, bana hayatımın dersini verdi. O anki çaresizlik hissini, o "Param gitti mi şimdi?" düşüncesini hiç unutamıyorum. Bankayla olan her görüşmem, karşı tarafla olan iletişim çabalarım... Neyse ki sonunda iyi niyetli bir hesap sahibi çıktı da para geri geldi, ama o süreçte yaşadığım yıpranmayı size anlatamam. Sanki bir yük kalktı omuzlarımdan, vallahi billahi öyle bir histi... İşte o günden beri her EFT’yi yaparken elim titrer, iki değil, beş kez kontrol ederim, hatta bazen yarım dakika beklerim tuşa basmadan önce.
Yani şimdi oturduk konuştuk, ama netice ne? Yanlış EFT blokesi dediğimiz şey aslında tam bir bloke değil, daha çok bir "rıza" meselesi. Hızın ne kadar önemli olduğunu, bankanın limitlerini, karşı tarafın insafını ve gerektiğinde hukuki yolları bilmek, bu süreçte en büyük rehberin. Unutma, paniklemek en büyük düşmanın, soğukkanlılık ise en güçlü silahın. Paranı geri alma şansın her zaman var, ama bunun için doğru adımları doğru zamanda atman şart, aksi takdirde o paraya veda etmek zorunda kalırsın, maalesef... Yani, bilinçli olmak, teyit etmek, sonra rahat bir nefes almak... İşte mesele bu kadar basit aslında.
Hız, abi, hız! Mesele bu. Yanlış bir EFT gönderdiğini anladığın an ne yapıyorsun? Paniklemek mi? Hayır, asla! Bir saniye bile kaybetmeden, o an, o dakika bankanı arıyorsun. İşte işin sırrı bu; zira saniyelerle yarışırsın. O arama o kadar kritik ki, paranın karşı hesaba düşüp düşmediği bile değişebilir bu hızla... Belki daha provizyonda takılı kalmıştır, belki de bankanın inisiyatifiyle işlem henüz tamamlanmadan durdurulabilir. Yani o telefonu çevirmemek, bizzat kendi ellerinle o parayı çöpe atmak demek, unutma bunu.
Peki, banka ne yapar bu durumda? Banka personeli, elinden geleni ardına koymaz, emin olun. Sizin yanlışlıkla gönderdiğiniz o paranın iadesi için bir talep oluşturur. Karşı bankayla iletişime geçerler, işlem detaylarını paylaşırlar. Ancak burada bir kritik nokta var: Paranın ulaştığı hesap sahibinin onayı. Evet, doğru duydunuz, banka tek taraflı olarak parayı geri çekemez; alıcı rızası şart. İşte bu, işin en çetrefilli kısmı, işler burada tıkanabiliyor bazen, hatta çoğu zaman... Yani bir nevi iki dudağın arasında kalmışsın gibi bir durum.
Peki ya paranın gittiği kişi? İşte bütün senaryo burada düğümleniyor. Eğer o kişi iyi niyetli biriyse, ki genelde öyle olmasını umarız, bankanın kendisine ulaşmasıyla birlikte iade işlemini onaylar ve para anında geri döner. Ama ya kötü niyetliyse? Ya da daha kötüsü, o hesabın sahibi, bankayı aramalarından bile haberdar değilse, belki de yıllardır kullanmadığı bir hesaptır... İşte o zaman işler biraz daha karmaşık bir hal alır, çünkü devreye başka mekanizmaların girmesi gerekir. Unutmayın, o parayı haksız yere elinde tutan kişi, hukuken "sebepsiz zenginleşmiş" sayılır, bunu bilmek lazım.
Hukuki süreç mi dediniz? İşte orada, eğer alıcı rıza göstermezse, bankanın size verebileceği tek şey alıcının kimlik bilgileri olur, tabii yasal bir taleple. Sonrasında ise artık top tamamen sizin sahanızda. Bir dilekçe ile savcılığa ya da icra hukuk mahkemesine başvurup "sebepsiz zenginleşme" davası açmanız gerekir. Ama gelin görün ki bu süreçler zaman alır, moral bozar, hele bir de o paranın boyutu büyükse, inanın... Yani, bankanın yapabildikleri bir yere kadar, gerisi sizin azminize, takibinize kalıyor, hak arama mücadeleniz başlıyor. İşte o noktada devreye avukatlar falan giriyor, yeni bir masraf kapısı yani.
Bu işin en baştan olmaması için ne yapmalı? Cevabı çok basit aslında: Kontrol, kontrol, kontrol! Her EFT işleminde, alıcı adını, soyadını ve IBAN numarasını, gözlerinle iki kez, hatta üç kez kontrol etmelisin. Eğer sürekli para gönderdiğin bir hesap ise, şablon olarak kaydetmek en doğrusu. Hatta ilk kez göndereceksen, önce 1 TL gibi sembolik bir miktar gönderip onay alıp sonra ana meblağı göndermek gibi bir taktik de var. Bu tür ufak adımlar, seni büyük dertlerden kurtarır, inanın ki o iki saniyelik ek kontrol, o sonradan yaşayacağın aylarca sürecek stresi ve uykusuzluğu engeller.
Benim başıma geldiğinde yaşadığım o süreç, inanın bana, bana hayatımın dersini verdi. O anki çaresizlik hissini, o "Param gitti mi şimdi?" düşüncesini hiç unutamıyorum. Bankayla olan her görüşmem, karşı tarafla olan iletişim çabalarım... Neyse ki sonunda iyi niyetli bir hesap sahibi çıktı da para geri geldi, ama o süreçte yaşadığım yıpranmayı size anlatamam. Sanki bir yük kalktı omuzlarımdan, vallahi billahi öyle bir histi... İşte o günden beri her EFT’yi yaparken elim titrer, iki değil, beş kez kontrol ederim, hatta bazen yarım dakika beklerim tuşa basmadan önce.
Yani şimdi oturduk konuştuk, ama netice ne? Yanlış EFT blokesi dediğimiz şey aslında tam bir bloke değil, daha çok bir "rıza" meselesi. Hızın ne kadar önemli olduğunu, bankanın limitlerini, karşı tarafın insafını ve gerektiğinde hukuki yolları bilmek, bu süreçte en büyük rehberin. Unutma, paniklemek en büyük düşmanın, soğukkanlılık ise en güçlü silahın. Paranı geri alma şansın her zaman var, ama bunun için doğru adımları doğru zamanda atman şart, aksi takdirde o paraya veda etmek zorunda kalırsın, maalesef... Yani, bilinçli olmak, teyit etmek, sonra rahat bir nefes almak... İşte mesele bu kadar basit aslında.