OrchidSpectrum
Kayıtlı Kullanıcı
Müşteri temsilcisine bağlanmak için o tuşa bas, bu tuşa bas… Yok arkadaş, hayatımız tuş kombinasyonlarından ibaret oldu! Ama durun, bir ışık var tünelin ucunda: IVR, yani namı diğer Sesli Yanıt Sistemi. Hani şu robot abla veya abiyle konuştuğumuz. Artık blokemizi bile bu arkadaşla kaldırabiliyoruz, düşünün!
Şimdi diyeceksiniz ki, "Abi, ben robotla ne anlarım, nasıl derdimi anlatırım?". Haklısınız, insan canlısı gibisi yok. Ama düşünün bir de, gece yarısı kartınız bloke olmuş, mecburen arayacaksınız. Müşteri temsilcisi uyuyor olabilir, mesaide olmayabilir. İşte o zaman IVR, süper kahraman gibi yetişiyor imdada. Tabii, sistem doğru kurgulanmışsa… Değilse, vay halimize!
Peki, bu IVR blokeyi nasıl kaldırıyor? Aslında basit bir mantık. Kimlik bilgilerini alıyor, teyit ediyor, hop bloke kalkıyor. Ama buradaki kritik nokta, güvenlik. Bilgiler güvende mi, üçüncü şahısların eline geçme ihtimali var mı? İşte bütün mesele bu. Bu yüzden bankalar, sigorta şirketleri falan bayağı bir yatırım yapıyor bu işlere. Boşuna değil yani.
Amaç ne? Müşteri memnuniyeti. Yani diyorlar ki, "Sen bekleme kuyrukta, biz sana hızlıca çözüm bulalım". İyi niyetli bir yaklaşım aslında. Ama bazen o kadar karmaşık menülerle karşılaşıyoruz ki, "Ya ben niye aramıştım ki şimdi?" diye soruyoruz kendimize. Vallahi billahi oluyor böyle şeyler.
Burada biraz da kullanıcı deneyimine değinmek lazım. IVR sistemi ne kadar kullanıcı dostu? Anlaşılır mı, kolay mı? Yoksa bir labirent gibi mi? Eğer sistem karmakarışık bir şeyse, müşteri iyice sinir oluyor. Zaten blokeyi kaldırmak için aramış, bir de sistemle uğraşmak zorunda kalıyor. Olacak iş mi?
Sonuç olarak, IVR ile bloke kaldırma işlemi, doğru kullanıldığında hayat kurtarıcı olabilir. Ama yanlış kurgulanmış bir sistem, tam tersi bir etki yaratabilir. O yüzden şirketlerin bu konuya özen göstermesi lazım. Yoksa müşteriler, "Ben gidiyorum, daha müşteri temsilcisine bağlanacağım!" diye bağırıp çağırabilir… Haklılar da yani, ne diyelim?
Şimdi diyeceksiniz ki, "Abi, ben robotla ne anlarım, nasıl derdimi anlatırım?". Haklısınız, insan canlısı gibisi yok. Ama düşünün bir de, gece yarısı kartınız bloke olmuş, mecburen arayacaksınız. Müşteri temsilcisi uyuyor olabilir, mesaide olmayabilir. İşte o zaman IVR, süper kahraman gibi yetişiyor imdada. Tabii, sistem doğru kurgulanmışsa… Değilse, vay halimize!
Peki, bu IVR blokeyi nasıl kaldırıyor? Aslında basit bir mantık. Kimlik bilgilerini alıyor, teyit ediyor, hop bloke kalkıyor. Ama buradaki kritik nokta, güvenlik. Bilgiler güvende mi, üçüncü şahısların eline geçme ihtimali var mı? İşte bütün mesele bu. Bu yüzden bankalar, sigorta şirketleri falan bayağı bir yatırım yapıyor bu işlere. Boşuna değil yani.
Amaç ne? Müşteri memnuniyeti. Yani diyorlar ki, "Sen bekleme kuyrukta, biz sana hızlıca çözüm bulalım". İyi niyetli bir yaklaşım aslında. Ama bazen o kadar karmaşık menülerle karşılaşıyoruz ki, "Ya ben niye aramıştım ki şimdi?" diye soruyoruz kendimize. Vallahi billahi oluyor böyle şeyler.
Burada biraz da kullanıcı deneyimine değinmek lazım. IVR sistemi ne kadar kullanıcı dostu? Anlaşılır mı, kolay mı? Yoksa bir labirent gibi mi? Eğer sistem karmakarışık bir şeyse, müşteri iyice sinir oluyor. Zaten blokeyi kaldırmak için aramış, bir de sistemle uğraşmak zorunda kalıyor. Olacak iş mi?
Sonuç olarak, IVR ile bloke kaldırma işlemi, doğru kullanıldığında hayat kurtarıcı olabilir. Ama yanlış kurgulanmış bir sistem, tam tersi bir etki yaratabilir. O yüzden şirketlerin bu konuya özen göstermesi lazım. Yoksa müşteriler, "Ben gidiyorum, daha müşteri temsilcisine bağlanacağım!" diye bağırıp çağırabilir… Haklılar da yani, ne diyelim?