QuartzTuning
Kayıtlı Kullanıcı
Sabahın köründe telefonunuz çalar, ya da bir mail gelir, hani şu "Hesabınız askıya alınmıştır" diye. O anki şok, o kalp çarpıntısı... Vallahi neye uğradığınızı şaşırırsınız, değil mi? Hani bir an, "Ben ne yaptım ki?" diye düşünürsünüz, sonra o panik büyür büyür, boğazınız düğümlenir resmen. Ne faturalar ödenecek, ne alışveriş yapılacak... Koca dünya durur sanki.
Kim bilir ne zaman, neyin peşine düştünüz de, bankanızın o görünmez radarları sizin üzerinizde durdu bilemezsiniz. O sistemler var ya, sürekli çalışır, hiç uyumaz abi. Sizin olağan dışı bir harcamanız, anlamsız bir para transferiniz ya da hiç alışık olmadığınız bir işlem... Hepsi birer sinyal. Küçücük bir tık, büyük bir uyarıya dönüşür saniyeler içinde.
Hani derler ya, "paran kadar değerin var" diye, işte o paraya erişemeyince anlarsınız değerinizi de, değersizliğinizi de... O anki çaresizlik, kızgınlık, hatta belki de haksızlığa uğramışlık hissi... Bambaşka bir duygu selidir bu. "Ben yılların müşterisiyim, nasıl olur?" dersiniz, sesiniz titrerken belki de.
İşin gerçeği şu ki, bankalar bunu bizi mağdur etmek için yapmıyor. Tam tersi, bizi korumak için, o meşhur kara para aklama, terör finansmanı gibi belalı işlerden uzak tutmak için... Bazen de, bizim haberimiz olmadan hesabımıza sızan kötü niyetli birilerinin önünü kesmek için. Yani bir nevi can simidi gibi, ama işte o an insana batar ya...
O ilk şok geçtikten sonra, yapmanız gereken tek şey bankanızla iletişime geçmek, hemen... Hani şu bekleme müziklerini dinlemeyi sevmesek de, o an o müziğin bitmesini, bir insan sesi duymayı sabırsızlıkla beklersiniz ya. Sakin olun, derin bir nefes alın ve olanı biteni, en ufak ayrıntısına kadar anlatmaya hazır olun.
Belki de bir anda, o çoktan unuttuğunuz yurt dışı tatilinizden kalan bir küçük harcama, ya da uzun zaman sonra bir arkadaşınıza yaptığınız yüklü bir borç ödemesi tetikledi her şeyi... O an size garip gelen bir hareket, bankanın sistemleri için bir "acil durum" alarmı olabilir. Onlar milyonlarca işlemi aynı anda tarıyor, ne yapsınlar ki...
İşte bu yüzden, bankanız sizden ek bilgi isteyebilir, bazı belgeler talep edebilir. Hani o bankacılık dilinde "KYC" dedikleri, "Müşterini Tanı" süreçleri var ya, işte tam da o devreye girer. Paranızı kimden aldınız, nereye gönderdiniz, neden o işlemi yaptınız... Her bir adımın mantıklı ve belgelenebilir olması gerekiyor.
Aslında bu durum, hayatın o beklenmedik sürprizlerinden biri. Hani o sabah kahvenizi yudumlarken, bir anda elektrikler kesilir de, "ne oluyor şimdi?" dersiniz ya, işte tam öyle bir şey. Ama unutmayın, bu geçici bir durum. Doğru adımları atarsanız, hesabınızın üzerindeki o "askıya alındı" mührü de kalkar.
Belki de bir daha, o "şüpheli" denilebilecek işlemleri yapmadan önce iki kere düşünmek, bankanıza danışmak gerekecek. Ya da en azından, olağan dışı bir şey yaparken, kendinize küçük bir not düşmek... Kim bilir, belki de o not, ileride yaşayacağınız böyle bir kalp çarpıntısının önüne geçer, ne dersiniz?
Kim bilir ne zaman, neyin peşine düştünüz de, bankanızın o görünmez radarları sizin üzerinizde durdu bilemezsiniz. O sistemler var ya, sürekli çalışır, hiç uyumaz abi. Sizin olağan dışı bir harcamanız, anlamsız bir para transferiniz ya da hiç alışık olmadığınız bir işlem... Hepsi birer sinyal. Küçücük bir tık, büyük bir uyarıya dönüşür saniyeler içinde.
Hani derler ya, "paran kadar değerin var" diye, işte o paraya erişemeyince anlarsınız değerinizi de, değersizliğinizi de... O anki çaresizlik, kızgınlık, hatta belki de haksızlığa uğramışlık hissi... Bambaşka bir duygu selidir bu. "Ben yılların müşterisiyim, nasıl olur?" dersiniz, sesiniz titrerken belki de.
İşin gerçeği şu ki, bankalar bunu bizi mağdur etmek için yapmıyor. Tam tersi, bizi korumak için, o meşhur kara para aklama, terör finansmanı gibi belalı işlerden uzak tutmak için... Bazen de, bizim haberimiz olmadan hesabımıza sızan kötü niyetli birilerinin önünü kesmek için. Yani bir nevi can simidi gibi, ama işte o an insana batar ya...
O ilk şok geçtikten sonra, yapmanız gereken tek şey bankanızla iletişime geçmek, hemen... Hani şu bekleme müziklerini dinlemeyi sevmesek de, o an o müziğin bitmesini, bir insan sesi duymayı sabırsızlıkla beklersiniz ya. Sakin olun, derin bir nefes alın ve olanı biteni, en ufak ayrıntısına kadar anlatmaya hazır olun.
Belki de bir anda, o çoktan unuttuğunuz yurt dışı tatilinizden kalan bir küçük harcama, ya da uzun zaman sonra bir arkadaşınıza yaptığınız yüklü bir borç ödemesi tetikledi her şeyi... O an size garip gelen bir hareket, bankanın sistemleri için bir "acil durum" alarmı olabilir. Onlar milyonlarca işlemi aynı anda tarıyor, ne yapsınlar ki...
İşte bu yüzden, bankanız sizden ek bilgi isteyebilir, bazı belgeler talep edebilir. Hani o bankacılık dilinde "KYC" dedikleri, "Müşterini Tanı" süreçleri var ya, işte tam da o devreye girer. Paranızı kimden aldınız, nereye gönderdiniz, neden o işlemi yaptınız... Her bir adımın mantıklı ve belgelenebilir olması gerekiyor.
Aslında bu durum, hayatın o beklenmedik sürprizlerinden biri. Hani o sabah kahvenizi yudumlarken, bir anda elektrikler kesilir de, "ne oluyor şimdi?" dersiniz ya, işte tam öyle bir şey. Ama unutmayın, bu geçici bir durum. Doğru adımları atarsanız, hesabınızın üzerindeki o "askıya alındı" mührü de kalkar.
Belki de bir daha, o "şüpheli" denilebilecek işlemleri yapmadan önce iki kere düşünmek, bankanıza danışmak gerekecek. Ya da en azından, olağan dışı bir şey yaparken, kendinize küçük bir not düşmek... Kim bilir, belki de o not, ileride yaşayacağınız böyle bir kalp çarpıntısının önüne geçer, ne dersiniz?